İŞTE BU YAĞMURDUR



Ne olur Gelibolu’da ölsem, martılar kahkahalarla 
Gömmese deniz, üşenmese Tanrı yaşatmaktan 
Ama bu kararsızlık karartır güneşi,
Ne olur affetsin unuttuğum kırmızı şal

Elimde toprağı, bulamadığım kırılmış dalı
Sarı gül, bir sarı gül. Gülüşmeler okşadıkça kokuyu 
Kızıla şarkılar söyletirdi durmadan minik ağzım 
Yorulmasa anlamaktan Tanrı.

Ne olur ölsem orada, basma bir elbise
Hiç bitmeyen fasıl, arasından sıyrılarak 
Ayaklarımda alkolü üzümün, başımda hep ezgi 
Ayrılmadan gider bazı bakışlar, bıraksa ömrüm.

Seni düşümde sevgilim, sevdim
İçin için düşündüm zelzelelere eşlik eder gibi
Korudum trenlerden, Gelibolu’dan
Ne olur burada ölsek, seninle ben, savrulsa yazı dedikleri 
Bu alın teri.

Altın yüzük, deri sandaletler, kırmızı oje
Bir kıraathane sessizliği işte sahip olunan 
Hepsini azat etsem de gitmemek için
Bir saksıda bastıran mutsuzluğumu, o sarı gül. 
Düşmese elimden
Gidilmemiş yerden gelen o kartpostal.

Göğsünde uyutsa kırılmış güvercin, 
Yeni bir yaşam olmasa
Hep burada ölsem, hep rüzgarlı.
        Görmedim nicedir başkasını, bir yeli değişemedim 
Narinliğe. Çeşmeden yokuşa yol hep uzun
            Hiç değişmedi, çığlığım bile.








@