Sürgün Andı

                                                                                                            İsahag Uygar Eskiciyan'a

Londra’da görmüştüm tepeden tırnağa deri kostüm
Türkiyeli garson kızın üzerinde hayatını ipe dizmiş
 iki parçaya bölmüştü birine herkesi diğerinde kendisi
 birlikte çalışmıştık Sivaslı patronumuzun aile işletmesinde
 sıvaları pırıl pırıl İngiliz yazarlara Şark mutfağından lezzetler 
            ve Turkish espresso, heh heh!- oh yeah!
 İngiliz lirası istiflemiş üçer beşer sonra ne yapacağını bilmediği bir dükkân buluşturmuş
 o da giyinebilir öyleyse artık deri her mülk sahibi gibi – mülk arzunun temelidir
 
 Orada benim Memnun değillerdi bardakları kurulama hızımdan
 memnun değillerdi kırılıp dökülüşümden
 karımın ayağına numaradan kaynar su döküşümden
 her kuytuya çöküp sigara ziftlenişimden
 çöp tenekelerinin üzerinde sek sek sekişimden
 çalışmamak için gösterdiğim içgüdüsel dirençten
 benim deri pantolonum yoktu kırbacım sırtımdaydı
 ne olduğunu bilmediğim bir şey gibi 
 nereye asacağımı arıyordum kendimi, kendimi olur mu canım, kendiliğimi 
 haftalığımı aldığım gibi doğru Barselona nare mostrum moteline
 porno kasetler satan bir dükkânın önünde iki Haşhaşî İspanyol
 bir Faslıya götürdüler beni mimarîsi Bunuel sokaklarda
 evler upuzun yükseliyordu daracık sokaklarda 
 Barselona’da gölgeler bile renkli
 hâlime acıyıp bir güvercin aldı beni güvertesine
 limanda bir heyecan 
  az sonra denize açılacak Macellan
 ve uzun bir tarih yazacak istilalarından
 
 Faslı kavruk bir adam ağzında ince uzun bir boru
 şiraze oynatır cinsten insana tuhaf sorular sorup
 bir sarmaşık büyüdü ağzımda dönüp ısırdı ensemi
 kuyruğundan kovaladığım geçmişim çıktı ininden
 kaç dedi bana, yabancısı yasta bu dünyanın
 Bu gibi nedenlerden -meyi bıraktım içimin inlerine, gezdim dolaştım






@