obiçim yayınlar

Çocukluğumdan beri fonetiğe, yabancı dil taklitlerine meraklıyım. Ve şunlara kafa yormaya: Dile getirmeye çalıştığım bu şey en kestirme, en güzel nasıl ifade edilir; Türkçe ya da İngilizcedeki şu sözcük, deyim ya da cümlenin diğer dildeki tam karşılığı nedir? Zaman içinde bu merak ve kaygılar kendilerine redaktörlük, edebî çeviri ve şiirde hayat buldu. 

obiçim yayınlar ise aslında bir ihtiyaçtan doğdu: Son şiir dosyama yayınevi bulmakta zorlanıyordum; madem öyle, kendim kurayım dedim. Ayıp olmasın, bu ne kibir demesinler diye de başkalarının eserlerini de yayımlamaya karar verdim. Bu son cümle şaka tabii. Yayınevi kurma düşüncemi açtığım, kimisi edebiyat camiasından arkadaşlarım -sağ olsunlar- çok teşvik ettiler, yüreklendirdiler. Onun da etkisi oldu. 

İsim ve logo insanların hoşuna gitti. Ben hiç danışmadan kendiliğinden bunu söyleyenlerin sayısı az değil. Kim bilir, belki bir gün, ilk anlamı “tuhaf” olan “kuir” (İng: queer) sözcüğü gibi, “obiçim” de sahiplenilip “obiçim edebiyat”, “obiçim teori” gibi havalı tabirler türetilir.

Kuir bireyleri kayıracağımı ama kuir-dostlarından ayırmayacağımı (yani yazar ve şairlerde kuir olma önkoşulu aramayacağımı) vadederek çıkış yapmıştım. “Kuirliğin utanç/övünç kaynağı olmasından ve aslında her tür kimlik vurgusundan usananların buluşma noktasıdır” derken de hem içimi döküyor hem kafa dengi yoldaşlar arıyordum galiba. İlk mini manifestomda bu şekilde kuir vurgusu yaparak yapmaz, yapmadan yapar iken biraz kafa karıştırmış olabilirim diye düşündüm. Çizgimi, duruşumu netleştirmek için şu ikinci mini manifestoyu paylaştım: 

Gerçekten de insan kuir oldu mu, yalnızca kuirlere değil, hor görülen, haksızlığa uğrayan herkes ve her şeye hassasiyet geliştirebiliyor. Ama etnik/dilsel azınlıklara ilgim, biraz da benim “yabancı” kültür ve dillere olan merakımdan. 

Çok kesin bir vizyonla yola çıkmadım. Gelen başvurulara göre de şekilleniyor. İlgi alanlarım geniş. Örneğin, fizik, kimya, müzik, matematik, sanat, felsefe, tarih, sosyoloji ve şunların “-bilim halleri”: dirim, hayvan (özl. kuş), gök, evren/uzay, dil, çevre, vs…

Nisan’dan bu yana dört kitap çıktı; şuradan temin edilebiliyor: kitapyurdu.com/yayinevi/obicim-yayinlar/10653.html. Kendi şiir kitabım ben seni kolye gibi var ya dışında, sırasıyla Anita Sezgener’in ilk baskısı 2012’de Pan Yayınları’nca yapılmış şiir kitabı hafif zehirler’in tekrar basımı, Deniz Erkaradağ’ın “okumak istediğim lezbiyen roman” diye tanımladığı ilk kitabı Ellerin Ellerimde ve yazar Raşel Meseri ile çizer Ceylan Eşit’e ait, Rapunzel masalının, alışıldık toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanıp alt üst edildiği yorumu, “tersyüz masallar” serisinin ilki, Haydi Rapunzel, Bir Taş Daha!

Yazarlarla karşılıklı metin parlatmaktan büyük keyif aldım/k. Ara ara nadasa bıraktığımız pasajlara tekrar tekrar eğilip pürüz gidermek, çapak almak haz verdi. Bazen de –onları bilmem ama ben– neden bu kadar mükemmeliyetçiyim/z diye hayıflandım kendi kendime! (Hayat çelişkilerle dolu.)

Bakıyorum da bu ilk kitaplar, kendiminki hariç, hep kadınların kaleminden çıkma. İlkokulda, erkekler futbol vb. oyunlar oynarken ben genelde kızlarla lastik atlar ya da “sabır küpü” (Rubik küpü) oynardım. Değişen bir şey yok. Kadınlarla daha iyi anlaşıyorum galiba. Yine (yarı) şaka ediyorum: Dilerim yakında erkek yazarlarım/şairlerim de olur. Önemli olan biyolojik cinsiyet, cinsel kimlik ve yönelim değil, tarz ve yaklaşım elbette. Gelin, kıymetli kitap dosyalarınızı ışıl ışıl parlatıp yayımlayalım.

@