Sunu: Harabe ve Gelecekler
     Harabeler, geçmişe dönük bir açıklıkla zamanlar arasında hareket eden ve hareketi mümkün kılan nesneler. Giovanni Battista Piranesi’nin resmettiği görkemli yıkıntılar, Roma’nın rüya manzaraları, geçmişe dönük romantik bir imgeyi de yaygınlaştırıyordu. Goethe, İtalya seyahatinde bulduğu Roma’nın, Piranesi tablolarından bildiği Roma olmadığını gücenerek yazar.¹
     Daha sonra Avrupa şehirlerini harabeye dönüştürecek olan dünya savaşı ile harabe çağrışım alanı genişlemişti: hafriyat, yıkıntı, kalıntı, virane, enkaz. Bu kelimeler harabelerin romantik imgesini üstlenmediler. “İkinci dünya savaşının bombalanmış şehirlerini hatırlarken harabe nostaljisinden nasıl bahsedebiliriz?”²
     Harabeler yalnızca kaynağını efsanevi Yunan ve Roma köklerinden alan ve savaşta yerle bir olan bir Avrupa ile ilgili değildi. Mısırlı şair İbrahim Naci’nin El Atlal şiirinden uyarlanan, Ümmü Gülsüm’ün aynı isimli şarkısında düşünceli bir dolaşmanın hayali mekânı olarak yine harabeler arasındayız: Ey kalbim, aşk nereye gitti diye sorma / yıkılan hayallerimdeki anıt / doldur da yıkıntılarına içelim. 
     Mahmud Derviş’in şiirinde harabe³, Derviş’in 1941’de doğduğu ve 1948’de İsrail’in işgaline uğrayan köyün kendisi. İşgalin kesintiye uğrattığı, çocukluğunun imgelerine ulaşmayı mümkün kılmayan bu mekân, bir harabe: Burayı kendimize göre deneyimleyelim: / Burada, bir taşın üzerine bir gökyüzü düştü ve kanattı onu / baharda anemonlar açsın diye / (Şarkım şimdi nerede?) / Burada, ceren penceremin camını kırmıştı / onu takip edeyim diye / (Şarkım şimdi nerede?) / Burada, büyülü sabah kelebekleri okuluma giden yolu taşırdı / (Şarkım şimdi nerede?) / Burada, yıldızlarıma uçmak üzere bir atı eyerlerdim / (Şarkım şimdi nerede?) 
     Beyrut’ta 2020’deki patlamanın ardından yıkılan apartmanlar ve molozun içinden gökyüzüne yükselen toz bulutu görüntüleri, Lübnan İç Savaşı’nda yerle bir olan bu şehre dair görüntüleri de akla getirmişti. Patlamanın ardından evinin yıkıntıları arasında piyano çalan bir kadının viral videosu, yıkıntı estetiğinin başka bir boyutunu akla getiriyor. Piyanist filmindeki savaş sonrası Almanya’nın sinemasal imgesinin bir çeşit tekrarı.
     Walter Benjamin’in tarihe dair tezlerinde, harabe, şimdiki zamanda eylemin imkanlarını düşünmenin dizgesi. Felaket tekrar eder, tarih yıkıntı biriktir, tarihin meleği ise gözü biriken yıkıntılara dikili olduğu halde geleceğe doğru sürüklenir. “Bize bir olaylar zinciri gibi görünenleri, o tek bir felaket olarak görür, yıkıntıları durmadan üst üste yığıp ayaklarının önüne fırlatan bir felaket.”⁴ 2015’te ilan edilen ve iktidarın toplumsal barış kalkışmasını sona erdirdiğini de duyuran sokağa çıkma yasakları, Diyarbakır Sur’da, böyle tekrar eden felaketin yeni bir döngüsünün başlaması anlamına geliyordu.
     Tarihin yıkıntılarını tespit etmenin şiirsel imkanından söz edebilir miyiz? Tarihin yıkıntıları birikirken romantik imge nerede duruyor; onu tersyüz etmek mi yoksa ortadan kaldırmak mı gerek? İçinde olduğumuz harabeler ve baktığımız gelecekler neler? Bu soruları şiire ya da serbest biçimli bir üretime dönüşmek üzere, çağrışıma ilham olsun diye, yazarlara bir çağrı olarak ilettim.
     Veysi Erdoğan’ın metni, bu sorularıma karşılık vererek dosyayı açmaya yardım ediyor. Anita Sezgener, harabenin ne olduğunu bulmak üzere kapsamlı bir deneyim-araştırma yürütüyor.
     Selcan Peksan’a, İnsandan Sonra’nın kıyamet sonrası görüntülerini aklımda tutarak yazdım, o da bu çağrıma karşılık verdi. Mehmet Yaşın, dosyadaki şiiriyle yeni kitabını da müjdeliyor.
     İnanç Avadit, harabe kavramını, İzmir’in dönüşümünü gözlemlediği fotoğrafları ile düşünmeye başlamıştı. Avadit’in dosyadaki şiirine bu sergiden bir fotoğraf da eşlik ediyor. E. İrem Az, şiirinde, Sade Yaşadığımız’dan da hatırlayacağımız gibi, beden-emek ekseninde gözlediklerini yeni bir dile dönüştürmeye devam ediyor.
     İlhan Durusel, bir tapınak-harabe’de bizi yanıt bulacağı meçhul bir yakarıya ortak ediyor. Harabeler çoğu kez hayaletlerle ilişkilendirilir. Oyun yazarı olarak tanıdığımız Erdem Avşar, metninde, harabelerin olağan sakinlerine olağandışı bir örgütlenme çağrısında bulunuyor.
     Asuman Susam, katmanları birbirinin üzerine çöken bir iç harabe-coğrafyadan, geçişleri gözü kapalı bilen birinin açıklığıyla sesleniyor. Bengü Özsoy’un şiiri, ev’in ve yurt-ev’in harabeleşmesine dair bir tanıklık. 
     Yusuf Uğur Uğurel’i okurken Oysa Bu Yapraklar Beni İyileştirmeyecek’te kurduğu şiir formunu da hatırlıyoruz. Uğurel, şiirinde, geçtiğimiz temmuz ayında kaybettiğimiz şair Metin Sefa ile, içinde yaşadığımız harabelere dair bir diyalog sürdürüyor. Şiirlerini belki yakında daha da sık göreceğimiz İlker Hepkan ve Sema Merve İş, bu sayıda harabe ve geleceklerle ilgili başta sorduğum soruları yorumlayanlar arasında.





“Elbet ben de bahsedicem sana içinde bulunduğun yalanlardan, bir enkaz altında kalanlardan, yananlardan, yeraltından” 
Gazapizm

1. Johann Wolfgang von Goethe. 2021. İtalya Seyahati. Çev. Gürsel Aytaç. İletişim.
2. Andreas Huyssen. 2006. “Nostalgia for Ruins.” Grey Room.
3. “El-Birve’nin Harabeleri Önünde.” Arapçadan İngilizceye çeviren: Sinan Antoon. https://www.jadaliyya.com/Details/23789/Mahmoud-Darwish-Standing-Before-the-Ruins-of-Al-Birweh
4. Walter Benjamin. Son Bakışta Aşk. 1993. Ed. Nurdan Gürbilek. Metis.
@