Muhammed Abdullah Yanarateş 𖦼 Dragee
Category : no 3
DRAGÉE
Anlat onu. kısık bir ses olarak tanımla. her küçük ormandan yükselen iniltileri her küçük ormandan buraya kadar ısırılan aşkların koynundan kaçıp tomurcuklanarak uyuz kolonya lekeleri, çirkin gülümsemeleri. Her bakış biraz daha uzağa tanımlıyor kendini yıkılan bir şey; onu alıp doğrultuyor ya fitil başlıyor tam şurasından ya cesaret siyah bir su gibi gezinip duran intihar fikri herkesi uyandırırken okşıyarak ve bakırdan yapma o mavi çiçeğin içinde delirmiş uzun atlarla korkuturken sadece onunla yatıyor aynı çarşafta. Anlat, fenlerin kolay öneminden bahset tüylü bileziklerden o berbat cenin ilminden ürpermenin bilgisinden ve bahset beş farklı zifaf türünden göklerin en üstünde bir kürsü varmış bir kelebek bilmezdim onu ben kaskatı kesilirdim, uzaktan mancınıkla yetinirdim yalnız ateşi severdim. Tavanda kendi cesedini asılı olarak bulmak ne korkunç ne güzeldir. öyledir ki negative bir ilişki kurmak kahkahayla artırılmış bir göz hiç tadamayacağımız fırlatılmak hissi verir. çünkü insan, yüksünerek öptüğü her neyse taptaze bir sabah değil, belki bir oğlan öptüğü o kararmış tabiat; o tabiatın içinde baş başa kaldığı o sıcak o yorucu vadi hiçbirini göremez. ısınır ve giriverir koynuna. gölgeyi yaratan ışık geri gelen bahçeler de bir fikir verebilir. belki pastel tadına doyulur şiirin ölmeyi unutur herkes. sevilmez olur kenevir işte o zaman ayağa kalkıp ahmaklar için ağlamaklı okurlar herkes için herkese göre bir kampanya gibi, ağrıya basılmış tuz gibi erir uçuverir belki. ahmaklar için tadına doyulur şiirin. oysa tavanda kendi cesedini asılı olarak bulmak herkese rağmen bütün herkese ne korkunç ne güzeldir. Ne güzeldir aynı vakte düğmelerini çözmek çürüyen bir elmanın yanlış dişleri önünde ne güzeldir çıt diye kırılması boynun yüzü tamamlanır insanın böylece yükünü alır. dürter o saydam mızrağı kimsenin göğsünde yüzemez temkin, çatısı daralır elleri yavaşlar ürün bile veremez, aleti unutur çömelir kalır yeniden, öylece kabarır kolları. Belki o zaman bir nefes belirtisi bir titreme -atlar gibi yapıyor atlamıyor kandırıyor uçurumda avcıyı tavşan. ama yok, hayır. kurnaz bir tavşan değildir öyle acıklı maharetleri bilemez insan, kurtulur belki ölümden ama yaşayamaz korkmanın o serin tadına varamaz çünki. -sonra o tavşan tüylerini dökerek bir işveyle de güldürüp avcıyı kurtulunca menzilinden tüfeğin coşkuyla koştu yuvasına ve minik yatağına girdi. Ama bir nefes belirtisi nasıl bir titreme işte al koncasıdır yaşamın.