DRAGÉE
Anlat onu. kısık bir ses olarak tanımla.
her küçük ormandan yükselen iniltileri
her küçük ormandan buraya kadar ısırılan 
aşkların koynundan kaçıp tomurcuklanarak 
uyuz kolonya lekeleri, çirkin gülümsemeleri. 
Her bakış biraz daha uzağa tanımlıyor kendini 
yıkılan bir şey; onu alıp doğrultuyor
ya fitil başlıyor tam şurasından ya cesaret
siyah bir su gibi gezinip duran intihar fikri 
herkesi uyandırırken okşıyarak
ve bakırdan yapma o mavi çiçeğin içinde 
delirmiş uzun atlarla korkuturken
sadece onunla yatıyor aynı çarşafta.
Anlat, fenlerin kolay öneminden bahset
tüylü bileziklerden o berbat cenin ilminden 
ürpermenin bilgisinden
ve bahset beş farklı zifaf türünden
göklerin en üstünde bir kürsü varmış bir kelebek 
bilmezdim onu ben kaskatı kesilirdim,
uzaktan mancınıkla yetinirdim yalnız
ateşi severdim.

Tavanda kendi cesedini asılı olarak bulmak
ne korkunç ne güzeldir.
öyledir ki negative bir ilişki kurmak kahkahayla 
artırılmış bir göz
hiç tadamayacağımız fırlatılmak hissi verir. 
çünkü insan, yüksünerek öptüğü her neyse 
taptaze bir sabah değil, belki bir oğlan 
öptüğü o kararmış tabiat; o tabiatın içinde 
baş başa kaldığı o sıcak o yorucu vadi 
hiçbirini göremez. ısınır ve giriverir koynuna. 
gölgeyi yaratan ışık geri gelen bahçeler de
bir fikir verebilir. belki pastel tadına doyulur şiirin 
ölmeyi unutur herkes. sevilmez olur kenevir
işte o zaman ayağa kalkıp ahmaklar için
ağlamaklı okurlar herkes için herkese göre
bir kampanya gibi, ağrıya basılmış tuz gibi erir 
uçuverir belki. ahmaklar için tadına doyulur şiirin. 
oysa tavanda kendi cesedini asılı olarak bulmak 
herkese rağmen bütün herkese
ne korkunç ne güzeldir.

Ne güzeldir aynı vakte düğmelerini çözmek 
çürüyen bir elmanın yanlış dişleri önünde 
ne güzeldir çıt diye kırılması boynun
yüzü tamamlanır insanın böylece
yükünü alır. dürter o saydam mızrağı
kimsenin göğsünde yüzemez temkin, çatısı daralır 
elleri yavaşlar ürün bile veremez, aleti unutur 
çömelir kalır yeniden, öylece kabarır kolları.
Belki o zaman bir nefes belirtisi bir titreme
      -atlar gibi yapıyor atlamıyor 
       kandırıyor uçurumda avcıyı tavşan.
ama yok, hayır. kurnaz bir tavşan değildir 
öyle acıklı maharetleri bilemez insan, 
kurtulur belki ölümden ama yaşayamaz 
korkmanın o serin tadına varamaz çünki.
      -sonra o tavşan tüylerini dökerek 
        bir işveyle de güldürüp avcıyı 
        kurtulunca menzilinden tüfeğin 
        coşkuyla koştu yuvasına
        ve minik yatağına girdi. 
Ama bir nefes belirtisi 
nasıl bir titreme
işte al koncasıdır yaşamın.




@