Gök Yerine Döndü 



ateşi ve suyu harcadım – aklımın sonu geldi biliyorum
şehirler kapandı dediler inanıp bekledim
dünden kalan bir akşamdı yattım bekledim
hırgür vardı, karıştı tuzla süt
bırakmadı kinim, eşyayı bozdum bekledim…

burası yurdun dediler, uçmak hiç gelmedi aklıma 
çoktum… mümkündüm göller kadar
mümkündü içim verevine taş sektirmeye
birden ısındı bıçağımın sırtında yalım
biraz nefes lazım belki buraya
inkâr edilmiş sabiler kadar aklım

vazgeçtiğin o ev – depremini bekleyen
vazgeçtiğin ev sevgilim, dün vazgeçti benden 
üç kere kaçıp yok sayılınca kapılarla bir
üç kere daha durdum, üç el ötemde devrildi çatım
 erken hevesler sildi beni – bu boşluk evim benim
 bu yüzden dümdüz durdum hiç durmadı dünya
 yerden biraz yükselip baktım durmadı dünya
 bu gürültü kaldı bende… 

 bu sesle yürüdüm hep tek başıma şaşırdım
 tek geldim buraya tek doydu karnım 
 denizin kendini ters yüz edişinde hayret
 iğdenin içinde duran o kumlu zerrede hayret
 bir manevrayla açılan gümüş çakıda hayret
 hayret hep vardı ben yoktum 
 kan sıçradı gölgeme ancak görünür oldum

 sessiz gün ortasında birden çok yüksek bir infial / bulutta kararma bir
 bir sarsıntı / toz bulutu iki / birbirine geçen iki girdap / ezan sesi üç 
 gök yerine döndü
 buralarda duramam / baharatlarımıza kadar karıştık / gidelim
 yağmur yağmamış devrilmiş / bir atlı karışmış bize / bir saat çalışmış o an 
 bu toprak yetmemiş kaçmaya / otlarda şiddetli ıslık / kendini döndüren leylâ
 ne çektiğin nefes ne başımda çatı… gök yerine döndü

@