Oğulcan Kütük 𖦼 miran
Category : no 3
mîran
kestik. sonra manzarası değişti buraların
katlar çıktım etrafıma -ellerim bu yüzdenmiş
bu gördüğün şey sabrım benim, kimselere elletmedim
dağ gibi sözcükler buldum. neye benzedim ağlayınca bilmem
dağdan büyükmüş dağ sözü, sonradan öğrendim
sedyeler mezarlığı:
odalara giriyorum nefes veriyorum, üç iki bir
bilindik bir ritimle tekrar dönüyor dünya
ben bu binadan çıkamam, bina çıkar benden beyaz
eskitilmiş isimler bulurum seslenmek için sana
adını söyletmezler, ancak mîran derim
klor kokusu:
içim çıkıyor -hayvanlarım bana bakıp döküyor tüyünü
bir şeyi bitirir gibi yapıyor doktorlar
buz dolduruyor biri çukurlarıma, biri makasları açıyor
öbürü geriye doğru sayıyor yaşımı. ben düşer gibiyim
üç iki bir
yalnız sevk:
gözlerim karardı, ışıklar bölünüp döndü yoktun
bistüri düştü, sedyemi yine annem ittirdi yoktun
katlandı taburcu kağıtları, saçlarım seyreldi
dikişlerimi aldılar dün sabah, ayaklarıma düştü yoktun
kalktım bu şiire başladım
bir şeyler bitti kasığımın oralarda, anlatamadım yoktun
bir ihtimal olarak ellerimdeki zehre dökül şimdi mîran
ben öyle düşer gibi kaldım, yoktun
oysa:
gövdende bir yokuş, indim çıplak, çıktım çıplak
çiftleşirken ne toplanır dünyadan, onu topladım ayaklarına
astarlar sızdı ucumdan açılacak bir şeymişiz meğer
içindeki dilim, bu sular benim sularım, sırtında senin
atların şahlanırken düşürdüğü gölge neyse o
neyse kartalları gökte eskiten zulüm
denizleri doldurup ışıkları kapatan cüret neyse o
hâlâ ıslağız -yetmedi rüzgârın kavradığı tüller
boynunda katlanan damar yetmedi
bir şey yap mîran
beni iyice sık ve bırak şimdi