bir heykel konuşuyor


beni dokuz yüz metre uzunlukta inşa ettiler
sadece yıkmak için
ve şimdi asla uyumayan
bir heykelden başka hiçim

bazen bir cümle girdaba döner
ve ben içine çekilirim
ama kendinden bile gizlediğin
şeyleri bana anlatabilirsin 

dinliyorum seni ve
kirazlar asılıyor kulağıma kendiliğinden
bir sanat edimiydi beni yıkmak
tekno eko art bir yıkım deneyimi

bazen bir ifade hortuma döner
ve ben içine çekilirim
kimseye söylemeye cesaret edemediğin
şeyleri bana anlatabilirsin

içtiğin tüm o kırmızı mavi yeşil hapları
itildiğin tüm o ben biliyorum’ları
ben biliyorum’a itildin kıskacında iğnesinin
ben yaparım’a itildin onun dokuma tezgahının
kendinin kanısında biraz daha devam etmek için 
inanmalıydı, iyi ve güzel bir dünya mümkün
yollar kat ettin onun mükemmel yuvarlaklığında
kudreti saklamış sonsuz motifli örtüsünün
fakat işkence uzun ve ayrıntılı, üstelik sen de buna ortaksın
o halde iyi ki ölüm var ve ortaklıkta son bulacaksın
artık tek yapılması gereken oyalanmak ve eğlenmek
aynının çemberinde biraz da uyuşup zehirlenmek
ama hayır biliyorsun bu şekilde devam edemezsin
Daímōn’un kulağında, örtüyü ateşle değiş tokuş edeceksin

bilinç bir bilgisayar değil
öyleyse neden şaşırıyorsun?
siyah bir ışık saçıldı ben yıkılırken
şimdi akıl yürütmemi yürütüyorsun:

karanlık diye bir şey yok o yalnız kara ışık
dinle beni küçük kayıp çocuk
hayır bu karanlık değil yalnız siyah ışık
eğer o karanlıksa ve ışık da varsa
o halde ışık da yalnız ışınlıktır.


@