Yeryuvarlağında
ve tiini vez zeytun
 ateşin başında bir kız var
 soluğu boşluğa ayrılmış 
 bu hikayeye bizi inandıramayacaklar.
 
 alçak tavanlı odalarda asılı doksandokuz ismin işe yaramıyor
 biri gürültü yaratıp biri Çiğdem'i öldürdü
 sana da dışarı bakma dendi
 sırtını dönemediğin eşik, yayılan karartıydın suyu gördüğünde
 belki orada nehir vardı, söylenecek kimseler kalmamış.
 
 yaralıyor musun kendini kapının önünde
 mış gibi, onlardan-mış, anlıyor-muş gibi.
 yerini belli etmeseydin keşke
 her yana dilek çaputları 
 radyo antenlerine, elektrik direğine, korkuluklara
 herkesin ilmek düğümlediği devasa örtüye
 evlerin mezar olduğunu, 
 adımınla bir işaret daha düşürdüğünü bil istedim.
 
 gözlegörünenlerülkesinde herkes gövdesine eşlik ediyor
 olduğuna inandığın ve olduğun şey arası
 zamanla ölçemeyeceğin kadar uzak
 sahip çıkmadın düşen meyvenin ayrılığına
 bilmem farkında mısın sen yuvarlandın
 
 yabancılar toplaşmış yolculuğa çağırıyor,
 bir portakal tırnaklıyorum, yanımda değilsin.
 elimin yüzünde olduğu resim hatırlanmıyor
 buradan iz süremeyeceğim, hiç olmazsa boşluğu ver 
 her çerçevede kendine yer edinen boşluğu
 
 o yaprakları sakladım
 o kitabını okusan bunun ne demek olduğunu bilirdin.
 yalvarıyorum sf:98. 
 
 başkasının imanıyla sofu olanlar hey!
 şuan başka kimsiniz?
 Hiç yer açılmamış mı Çiğdem sığdırabileceğim
 burayı itilmişlikle vurgulayan 
 kilit taş söküldü o gece, 
 uyumazsam dayanamam
 nihayetinde insansın, dayandın
 ağlayabildiğine inandın
 ayrı yerlerde aynı otlar bitiyor 
 kimse kimsenin karşısına böyle çıkmayacaktı.
 
@