Çelebilerin Ölümü
	

bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan
eski masada duran kurumuş güller gibi
beyhude bir masal ki, aldanıyor Çelebi  
ufukları benim çizdiğime zâhid, uzaktan
geçmiş bir kervan atlasında yürüyorum
suya baksam kan / kana baksam zakkum 
zevki damağımda eşeylenir. dizginleniş 
ömürlerin kargışıdır, bil istedim derviş  
adonis kasıklarımda rükûya durdu çoktan 
karanfil bu kubbede hoş bir temâşâ imiş 
bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan

benimdir gövdesi, teni tenimle bir nurdan 
karışır balbüklüm sulara teri melundukça
bir bağı celanlayıp tekrar dizmek çabukça
kırılır gönlümde yıllar yılı tüten buhurdan 
o vakit yamacıma bir siyam kedisi yürüyor
bana heveskârlık kurup suretimde santrfor
düşleri duymuş. gibisi öldü Cavidan, kızım.
onun ismini oğluma inikâs hiç unutamadım
kendi yoluma yürürken ağlıyorum açlıktan
ki gün günden siyahfam bozularak bakışım
bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan

gövdemi en çok kan mahkûm eyler kan azat
eder kanlı Nigâr surlarında. gövdemi derken
incinir ağzım oturan kandan. usanır inerken
müptezel suların küskün talveginde Euphrat.
iptilam her diyarda omzumu yasladığım sadak
hep ok çekip kendimi kendi okumla vurmak
en derin tutkum. bundan hiç vazgeçmedim. 
şimdi bir elkişaveye habitat kesilecek içim 
çünkü bir çelik aynaya bakmışımdır açıktan 
evvel buyruk: güzelim ben, çok güzelim! 
bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan 

ben ki bu alaybozan rıhtımda zırdeli divane  
bir mezgiti öpmek için cambazlara muhacir
maşrapalar devirdim. müzmin gecenin fecir
vakti mıhlandım çökelgeme. bilfarz iblisane
bir hevesti benim için. ama yine de olmadı.
hâlâ çok istiyorum/ fakat kapanmış bir miadı
açmamak gerek. zaten bunu çoğullayan benim
vas diferans denklemlerim, eksik müteverrim 
duvarında küçükhasan mücevheri yalancıktan
yoksa zaten ben de alnımın evcine erebilirim.
bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan

Elveda Aşk! kanlı vezir, mihracesi kıraçlığın!
adımı küsuftukça başka diyarlarda unutan beyaz  
bir azgın geyik olur sûrda düğümlenir çıkamaz 
kimyon kıvrımlarda uyuklayan timsah açlığın
nadir/zenith ivmesinde güllerle kırılır şuara 
canımdan yamaladım kanamayacak bu yara 		
ben çirkin bir zebra bozkırında koşuyorum  
kanımda taflan vurgunları, çözülen lityum
esmerlerle elem ördüm espingole topraktan  
kaç kuytuda paslanıyor yalnızlık, üşüyorum..
bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan 

sesim sana küsüşerek incederin erkekleşmiş
lâkin tükendi çıkmazlar gaiplikten ve aşktan
bitti muvazaa, miras maksemi yıkıldı çoktan
Karanfil bu kubbede hoş bir t e m â ş â imiş 
bir Çelebi yükseliyor içremdeki şafaktan


                   -ki bu, Arsène Wenger’dir,
                   ahengiyle eski Londra’yı hatırlatan-


         ya da bir erkek bir erkeği öper gibi
                   hiçbir şey anlamamış yaşamaktan 

@