Barış Yıldırım 𖦼 Sürgün Andı
Category : no 4
Sürgün Andı
İsahag Uygar Eskiciyan'a
Londra’da görmüştüm tepeden tırnağa deri kostüm Türkiyeli garson kızın üzerinde hayatını ipe dizmiş iki parçaya bölmüştü birine herkesi diğerinde kendisi birlikte çalışmıştık Sivaslı patronumuzun aile işletmesinde sıvaları pırıl pırıl İngiliz yazarlara Şark mutfağından lezzetler ve Turkish espresso, heh heh!- oh yeah! İngiliz lirası istiflemiş üçer beşer sonra ne yapacağını bilmediği bir dükkân buluşturmuş o da giyinebilir öyleyse artık deri her mülk sahibi gibi – mülk arzunun temelidir Orada benim Memnun değillerdi bardakları kurulama hızımdan memnun değillerdi kırılıp dökülüşümden karımın ayağına numaradan kaynar su döküşümden her kuytuya çöküp sigara ziftlenişimden çöp tenekelerinin üzerinde sek sek sekişimden çalışmamak için gösterdiğim içgüdüsel dirençten benim deri pantolonum yoktu kırbacım sırtımdaydı ne olduğunu bilmediğim bir şey gibi nereye asacağımı arıyordum kendimi, kendimi olur mu canım, kendiliğimi haftalığımı aldığım gibi doğru Barselona nare mostrum moteline porno kasetler satan bir dükkânın önünde iki Haşhaşî İspanyol bir Faslıya götürdüler beni mimarîsi Bunuel sokaklarda evler upuzun yükseliyordu daracık sokaklarda Barselona’da gölgeler bile renkli hâlime acıyıp bir güvercin aldı beni güvertesine limanda bir heyecan az sonra denize açılacak Macellan ve uzun bir tarih yazacak istilalarından Faslı kavruk bir adam ağzında ince uzun bir boru şiraze oynatır cinsten insana tuhaf sorular sorup bir sarmaşık büyüdü ağzımda dönüp ısırdı ensemi kuyruğundan kovaladığım geçmişim çıktı ininden kaç dedi bana, yabancısı yasta bu dünyanın Bu gibi nedenlerden -meyi bıraktım içimin inlerine, gezdim dolaştım