Düzensiz Düşünceler 2
“Teknoloji ve Ekoloji Aksında Şiir” Üzerine
*
Evi yeniden düşünmek. Evin bilimi. 60’lı yıllardan beri pek çok disiplinin odağında olan, 90’larla birlikte yeryüzünün tükenişi, dünyanın ve insanın sonu uyaranlarıyla siyasetin, bilimin, etiğin, toplumun kaçınılmaz olarak gündemine kalıcı olarak yerleşmiş bir kavram,ekoloji. Ev yok olurken evi, onu yeniden kurmayı düşünmek. Hızın ve belirsizliğin içinden. Habitatın bütün kozmopolitliği ile. Estetiği buradan kurmak, önce gündelik yaşamınkinden başlayıp. Duymazdan, görmezden geldiğimiz, duyumlarımıza kapattığımız her şeye, eve, yeryüzüne yeniden, başka bir bilgiyle açılmak. Kaçınılmaz ve zorlayıcı bir dönüşüm hali. Yerin, mekânın, zamanının ve içinde konumlanmış, sabitlenmiş öznenin ve tüm ilişki, iletişim biçimlerinin sorgulanması gerekliliği. Tuhaf, tekinsiz, ürkütücü, şaşkın bırakan. Arada, ara bölgede, ara yüzde, arasında; orada. Akışta. Kesik kesik, sürekli süreksizlik. 

**

Henri Lefebvre kitabında1 (mealen) en iyi ritim analistlerin şairler olduğunu söylüyordu. Buradaki şairleri kendinin, yeryüzünün ve kozmosun tüm anlamlarıyla nabzını tutabilenler olarak anlıyorum. Az da olsa bunu duyarak, bu farkındalıkla yazan/yapan şairler var. Dünyayı ve ilişkileri sökerek yeni bir yeryüzü evine doğru.

***

“Para gereksiz hale geldi, birikim tehlikeli bir illüzyon.

Bize gereken bilimsel araştırma, temel ihtiyaçların tembellik içinde giderilmesi, duyuların ve zihinlerin zevk alması.

Erotik olan ekonomik olanın hüzünlü anısını kovar. Kozmopolit şiir ulusal aidiyetin kötü kokusunu giderir. Yansın tüm bayraklar ve açılsın tüm hapisaneler.

İhtimal dahilinde olana direnmeyi bilirsek kaçınılmaz olanı alaya almamız mümkün olur.”

                                                                                                             19 Mayıs 2020 (Çev: Serhan Ada)
Sonun Fenomenolojisi’nde böyle diyor Franco “Bifo” Berardi.2 
  
 
Önceki kitabında da nefes vurgusu şiireydi. Evden kovulanın geri çağrılması olarak okudum, anladım buradaki şiiri. Ekonomi-politiğin içinden evin poetikasına doğru.

Öyleyse şair, Agamben’in metaforu3  ile söylersek ev alev alev yanarken yeryüzünün poetikasını bir tazelik, başlangıç olarak düşleyendir. Evi yeniden kurma arzusu duyan, dünyaya ve şeylere buradan bakan, bir öncü ses, nefes olarak anlaşılmamayı ve yalnızlığı, yeryüzünün bilinmeyen açıklıklarına doğru çekilmeyi göze alan. 

Okuduğunuz şiirlere bir de bu özneyi aramak için bakın, bakalım orada bulduğunuz ne?

****

“Teknoloji ve Ekoloji Aksında”… Git gelli bir yol bu; ancak birbirini içeren, birbirine içkin.  İnsanın ve dünyanın bilgi, birikim hikayesini geri alamaz, o belleği silemezsiniz. Hızla yavaşlığın dolanıklığı, ilerleyenle döngüsel olanın sarmaşıklığı, dikey olanla yataydaki ağ kol kolalığı…

Yıkım. Yıktığınız yapılardır, işletim sistemleridir onun bilgisi değil. Sorun, yıkımdan sonra bu silinmez bilgiyle -kadim olan dahil- neyi nasıl yapacağız? Şiir burası için konuşandır daha çok. 

Aşırılıklar ve şeffaflıklar üzerine.

Protez bedenlerimizle, arayüzlerdeki yüzergezerliğimizle, varolmayan, sanal, akışkan ortamlardaki yeni zaman- mekan-ilişki biçimleriyle dijital devrimin orta yerinde peki şair kimdir? 

Kopyalar, sonsuz tekrarlar, anonim imgeler, melezlikler, makine estetiğinin ürettiği diller içinde şiirin ve şairin sınırları, sınırsızlıkları; sanatın erotik gücünden çoktan uzaklaşılmışken yabancılaşmadaki “insani” sınırlar neler?

Hazzın, mahremiyetin yitimi, her şeydeki aşırılık tüketimi, tüketimdeki aşırılıklar, anlağa ulaşamadan köpüklenip sönen anlar, anlıklar arasında. Ara bölgede şiir nasıl?

Uzay çağı. Bilgisayar çağı, dijital çağ, elektronik çağ, kültürel temsil yüzeyi olarak ekran çağı, insan-makine ilişkisi ve evrimi, yapay zekâ. Ağ sanatı, hibrit sanat, sanal gerçeklik, yazılım sanatı, kodlar, bio sanat, yeni medya sanatı, kolaj, montaj, rastlantısallık… kavramlarla pekiştirilen yeni gerçeklikler. “Arasında” yeryüzünü, kozmosu dolaşan bir ses olarak nasıl bir şiir? 

Görme rejimlerinin, duyumların ve duyuşun kökten değiştiği bir çağda ve bulanıklığın içinde artık söyleyen değil yapan, kuran, yazan olarak şair özne nasıl bir inşadır ve tüm olan bitenin ne kadar farkındadır? Dolayısıyla bugün yazılan, yapılan şiir bizi neye, nereye çağırmaktadır?

*****

Asıl mesele sorular, soru bırakan şiirler. 

Covid Pandemisinden çok önce başlayan; ancak onunla iyice gün yüzüne çıkan bir çöküş, kriz içinde gezegen. İnsan zihninin becerisi ve eriştiği nokta akıl almaz. Hızla hırsın kokteylinden çıkan sarhoşluk ve çöküş sonuçları da öyle. Böyle bir yerde özne, özneler arası ilişkiler, kozmopolitlik, türler arasılık, değişen zaman ve mekân algısı, bu değişimin başkalaştırdığı iletişim biçimleri yeniden düşünülmeden, sanatın estetik ve etik boyutuna dair öngörüler üretmek zor. Buradaki olası çeşitliliği görmekse kolay. 

Mısır hiyeroglifleri insanlık tarihinin bence hâlâ en şaşırtıcı kod sistemlerinden biri. Bilgisayarların 0-1 mucizesi ile yarışabilir. Makinelerin kodlarla dönüştürdüğü elektronik imgeler, uzaya bırakılan şiir sesler de elbette ürpertici deneyimler. Arayan bir varlık insan. Ontolojik bir haslet. Ona yüzyıllar boyu çok isim yakıştırılmış, bir yenisi de eklenebilir: “onaran insan”. Arayışındaki amaç, yıktıklarını yeniden yapmak, gezegeni onarmak olmak zorunda, yoksa zaten bittik, bitiyoruz. Şiir deneyin, yeniliğin tüm olanaklarıyla buraya dikkat kesilmek zorunda. Şair, özne olarak buradaki aciliyeti duymuyorsa başka kimse duyamaz. Yeni bir yeryüzü etiği ancak şiirin estetiği ile kurulabilir. Makineli- yapay zekalı ya da değil. 






  1. Henri Lefebvre. Ritimanaliz, Mekân, Zaman ve Gündelik Hayat. Çev. Ayşe Batur.  İstanbul:Sel. 2017.
  2. Franco “Bifo” Berardi. Sonun Fenomenolojisi. Çev: S. Ada, B. Oya, M Erarslan. İstanbul: Everest.2021
     ___________________.Nefes Kaos ve Şiir. Çev. Nalan Kurunç. Eskişehir: YortKitap. 2020.

   3. Ev Alev Alev Yanarken | E-Dergi, Sanat Tarihi (e-skop.com)

@