Kırmızı Örümcek Zambağı
devasa bir kırmızı örümcek zambağı eğiliyor üzerime parmak uçlarımla yükseliyorum geceliğimle ben de bir sisin sezgisi gibi ilerliyor ince uzun ercikleri aniden geriye doğru kıvrılıyor dar bölüngeler sonbahar ekinoksundan hemen önceydi, uyandı şimdi kızıl okyanusunun dev dalgaları sarıyor her yanımı yapraklarından önce açan karnivor çiçeklerinin arasından yeşile boyuyor gözlerimi ve yıldız reçeline bürüyor vücudumu ya cehenneme götürecek beni ya da bir budist tatiline devasa bir kırmızı örümcek zambağı eğiliyor üzerime parmak uçlarımla yükseliyorum geceliğimle ben de bir an koparmak istiyorum ayrımsızlığından son bir kez düşünmek için yaşamı yutulmadan hemen önce üç kez dönüyorum kendi etrafımda yaşam yutmanın kendisi üç kez dönüyorum diğer tarafa bu kez yaşam yutulmanın kendisi kara delikler nötron yıldızlarını, güneşler dünyaları, ototroflar cansız maddeyi, canlılar ise canlıları yutuyor kavramlar duyumları, form muhtevayı, cümleler sözcükleri boşluk tezahürü, son erek ise iradeyi yutuyor en masumu bile kudretlenince yeryüzünü kana buluyor çünkü benim ölümüm senin yaşamındır bana şimdi dünyaya in diyorlar ama dünya nerede bilmiyorlar bana artık dünyaya in diyorlar ama kendileri nerede bilmiyorlar bir sisin sezgisi gibi uzanıyor özgür güzelliğin ercikleri gönüllüyüm ben de onun sonsuz arzusu tarafından yutulmaya ellibin kerem el ele verse de artık kurtaramaz beni.