ben- dim. dünya üzerinde bir yer- dim.
ay taşı düşüren gecelerinden dün düşüncelerimin yarattığı basınçtan kaçmak için kulaklarıma küçük delikler açtığım o gün yolda olmanın döngüsünü öfkemle bük- tüm. gün- dü. her şey çok kuru çok yavan her şey çok sarı her yer çöl- dü. bir kamyon, şehrin dedikodusu olduğunu iddia ediyor- du. en son gördüğüm buydu, kendimden başka. demem o ki benden başka, yazılarla konuşan bir nesne daha görmüş- tüm. bütün bu arabaların arasında bir karınca ısırıyor- du beni. yitiyor- dum yolda. rüyada mıydım neydim? bir fare mi gör- düm? biraz nem istiyordu, aksi halde kuruyor- du ellerim. ipe dolanmış iğne batmış gibi acıyor- du ellerim. buhar türbinleriyle çalışmıyor- du bedenim malum- du. soğutma ekipmanlarım teslimat adresine varamadan 3 numara bir yumurta gibi kendine batırarak kabuklarını çatlıyor- du. aklımın yedek parçası yok- tu. hakikaten kork- tum. hurdaydım, bir yatılı çıraklık yurdu yatağı lastiği kopuk, yayları paramparça ve isli erotik bir yataktım üzerimde hazzın kuruyan şelaleleri neden kirli neden kirliydim ama sanıyorum ne alim ne zalim ne melektim öyle feci bir kazaydım ki askerlikten beter ışığım yapaydı bozuktu elektriğim gelgitlerim yapışkan ormanların içinde yürümekten kasvetli iz aramaktı derdim, kimi deniz kadar sakin değildim geceleri mıknatısım meridyenleri büzecek kuvvette olsa da iletken yüzeylerimi harcardım tek tek ah neyin uğruna temelli tahtaya dönüştürür cilalardım kendimi bu ay taşı düşüren geceleri ama maalesef ki berbat bir iç yapıydım bir serseri profesyonel iş güvenliği kıyafetlerine ihtiyacım vardı savaşmak için kendimi korumak için, kendi kendime çarpılmamdan titreyerek ölmekten yahut bir betonun içine düşerek donup kalmaktan, kıpırdatamamaktan ayaklarımı korktum, bütün ihtimallerden ve kimselere diyemedim, ketumdum rüyalarda vitrinler daha akışkan, daha toy- du. vitrinler her zaman umut veriyor- du. vitrinleri seviyor- dum. vitrinlerde ne güzel elbiseler var- dı. beğendim kendime birini, denedim rent a dream rüyası olmaktan öteye gidemeyen her şey sahte bir ölümsüzlük, bizi delirten vesvese hazzı biraz geciktirmeye yarıyordu, o kadardı sadece bez çantalar poşetlerin yerini aldı çoktan ve birikti sayfa sayfa fişler birikti diplerinde bir izmarit gibi kokan ıslaktan ıslaktan kendini boşaltıyordu aklı olan çözüm burada mantık burada fikir buradaydı sandım bir inşaata uğradım önce, sonra bir başka sahnede yerimi aldım bir Bodrum katındaydım, depo gibi bir yer, duvarlar beyaz değildi yine maalesef maalesef ki olduramıyordum bir şeyleri oysa toplam iki adamdım rengim kiremit, temassız ödeme kolaylığı usulüm değildi ama hani hani bir delikanlıydım artık babam böyle demişti güney iblisinden sıcak üslubum, gözlerim diri ve geç hesaplaşmalarla işi olmaz biriydim, değildim kinli arzum ellerimi ayaklarımı diz kemiklerimi, erimiş görmekti böyle biriydim işte ve istedim hani, bir odunda kurban etmek kendimi yanabilen her şeyle bütünleştirebilirdim kendimi bu ay taşı düşüren geceleri buraya kadar hakikat- tim. ben buydum. burada ne yazıyorsa ne yazmıyorsa ben oydum ve geleceğime dair karanlık tasarılarımdan kork- tum. sessizce ölebilirdik işin aslı buydu durum ama lanettir ki ben ölmedim ve utanmadan hala bağırarak yaşıyor- dum kayıp kapılar arkasında, genç ve geç- tim onların yerine çoktan, kimileyin nesneydim. gizli merdivenleri bul- dum. keşifler yaptım heykeller diktim ve tiksindim kendimden bu yüzden yol- dum kökten uca derimi zehrinde her bir başka gerçeğin çok önce yitirdiğim ben materyalini çektim içinden, kendimden emin bu yosunlu akıntı bir daha getirmesin beni diye geri, sonsuza dek serin yeniden ve yeniden uyu- dum ve yine yine kendime geleme- dim ah bu ay taşı düşüren geceleri