KÖŞE


‘Per Aspera Ad Astra’


İçeriden dışarıya bir yol, bir labirent. Bir yaşam kaygısı, bir heves barındırmadan kendini o labirentten dışarı atıp, var etme çabası. Kendi kendine bir kıyamet alameti sanki, kuzgunlar arasında. Sesi kendi dağlarında yankılanır ve ırmakları ağaç köklerine iner. Çiy ve sis birbirine karışır bu içlerdenizinde. Her şey bulanık ve gri. Her şey birbirini takip eder ve asla yolu bulamaz. Ovalarında yılkı atları özgürce, dürüstçe koşacaklardır, ovalar ve yılkı atları hariç kimse bilmeden.Karanlık yüce. Karanlık derin. Henüz hiçbir masal yazılmadı, hiçbir masalcı gidip göremedi o derin sırrı. Su ve ateş gibi kendinden daha ince şeylerle, her şey gibi kendinden daha ince şeylerle açıklanamaz. O her şeyin zıddı. Umudunu yürüdüğü o halattan, adını önemli olduğu düşünülen bir şeyden alan o halattan aşağıya yavaşça bıraktı. Nahiflik, hiçbir zaman korunamayan bir kalp, kendini her gün dağlardan yuvarlayan, kendini her gün semanın direklerinde seyahat ettiren bir akıl. Tehlike. Tekinsizlik. -Yaralarını saracak olanların açtığı yaranın üstüne bastığı yaşamdır.-Tersine bir seyahat. Yataklarda başlayan ve odalara yayılan big bangler. Odalardan evlere ve sokaklara yayılan big bangler. Güneşler ve yıldızlar hep burada varoldu. Nebula bu yastığın arasında parlak, gezegenler yorganın içinde pamuk pamuk, meteorlar burda, iki zihnin alev aldığı bu köşede. Işıltılı bir atlas gibi bedenlerin yatağa yayılışı. Her şey şeklini bilinmezliğin kabında arzuyla alır. Her şeyin tadı tutkunun şerbetinden gelir. Burada, bu kendi ebesine kucak açan oyunlar sokağı, sonunun ne olacağını hiç kestiremediğimiz yaldızlı gece gökleri, alaz alaz yanan parmak uçları, kabarıp duran ummanlar arasında; şefkatle nefret, düğümle bıçak arasında; odaların, nefeslerin, rüyaların arasında; birbirimize tuttuğumuz aynaların arasında, kendimden eksilttiğim ve kendim hariç her şeyi doldurduğum bu yağmanın arasında; burada, bir sarkaç, bir şafak, tutulmak için kimseye ihtiyaç duymayan bir gezegen gibi, usulca duracağım. Zaman en çok kalbini yemeyi sever, çocuklarının. Köklerimiz halen göbek deliğimizden birbirine bağlıdır, kaçacak yer yok. Gökle yer, gündönümleri ve ekinokslar arasında, zorluklardan yıldızlara dek itişe kakışa, elbet, minicik bir şelale gibi taşacak yer buluruz. Elbet buluruz.
@