Category : 1likler

Lal Hitay

PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-11-
VEZÜV II
				
“Roma askerlerinin evlenilmesine izin verilmiyordu. Yerel kaynakların sömürülmesi kadınları da kapsıyordu. Kazanan orduların kadınlara tecavüz edeceğine o kadar kesin gözle bakılıyordu ki Josephus’a göre Yahudi asi ailelerin savunduğu … son kalenin Roma askerleri karşısında düşeceği kesinleşince erkekler tecavüzden kurtarmak için kadınlarını, kölelikten kurtarmak için de çocuklarını öldürmüş, sonra silahı kendilerine çevirmişlerdi.” (1) 


“53. Albertine’in tamamen sahip olunmaktan kaçınabilmesini sağlayan dört yol var beşinci ciltte: uyumak, yalan söylemek, lezbiyen olmak, ya da ölü olmak.

54. Bunların yalnızca ilk üçü blöf yoluyla yapılabilir.” (2) 
(3)
“Yalan söylemeyen insanlar vardır. Büyük bir zevkle, neredeyse inandırıcı bir şekilde yalan söyleyen insanlar vardır. Üçüncü bir grup insan, aslında yalan söylemeyi beceremez, ama gene de yalan söylemeyi sürdürür. Belli şartlar altında, yani kendi hayatlarının mantığını sadıkça izleyen ikinci grup ve yalnızca o, hakikatin nabzını elinde tutarak hayatın dolambaçlı yollarına, neredeyse geometrik bir titizlikle ayak uydurabilir.” (4)


“Dikkatle dolu bir hayat -on beş asır boyunca savaşmamıştım, on beş asır boyunca öldürmemiştim, on beş asır boyunca ölmemiştim, uzak bir dikkatle dolu koca bir hayat içimde bir araya gelmişti şimdi ve sessiz bir zil gibi çalıyordu, titreşimlerini duymama gerek yoktu, tanıyordum onları. Sonunda Doğa ile ilk kez aynı hizadaydım.” (5) 


“yanardağda hareketlilik yaşandığını
volkanik gözlemevinden bildirdi. 
::magma daykını dünya yüzeyine bağlayan açık bir çatlak genişlediğinde patlama olacak::
çatlağa yol açan en muhtemel yol 
basıncın yüzeye doğru ittiği magmanın 
kabuğu parçalaması
uzaklaşan levha sınırları 
depremler ve yanardağlardan etkilenmeye açıktır
kabuklar da parçalanmaya”(6) 


“Bizler her birimiz kendi yerçekimimize sahibiz
Bizler her birimiz kendi düşüncelerimize çeki düzen vermeliyiz,
böyle farkını varıyorum ilk kez ne kadar
tuhaf olduğunun, gölgesi güneşin önünden
hızla geçen bir uçak
ve çimenlerin üzerinde
papatyaların arasında yatmakta olan biz
gürültü nedeniyle ellerimiz kulaklarımızda
ve sonra yine konuşmaya devam ediyoruz sanki şu An
bir dönemin en sonuncusu değilmiş gibi
…” (7)  




“güçlü bir lav akışı var
kilometrelerce uzaktan görülebilen 
yanardağın güneydoğusundaki kraterden
kırmızı kodla uyarı verildi bölgeden geçen uçaklara
güçlü bir lav akışı
püsküren küller dört bin beş yüz metreye ulaştı”(8)

“Olmayacak bir zamanda istiridye grisi bir rüzgâra yelken 
açıyoruz,
Dehşet verici bir kasvete doğru.
Dickens’ın deniz tutmasıyla yirmi haftada ya da yirmi günde 
Geçtiği yeri
Ben ona doğru beş vadede geçiyorum.
…
Kıçta dinleniyorum,
Geminin
Yaşlı bir kadın nasıl okursa avuç içini
Dalgaları öyle kolaylıkla geçmesini izliyorum.
Sanırım ben kuzeye bakarken
Bir katır sürüsü ölmeye yatıyor.
…” (9) 


 

(10)
“bir dizi patlamanın ardından uzmanlar tarafından doğrulanan bir gerçek var: 
yaklaşık yüz metre çapında 
yeni bir ada ortaya çıktı denizaltında yer alan bir patlamayla
 ada patlamalarla büyüyebilir 
aynı zamanda dalgaların altında da kaybolabilir
kül ve kaya parçalarından oluşan yeni adalar 
dalgaların sürekli darbelerine karşı koymakta zorlanırlar” (11)


“Hiçbir gizlilik olmadan, kötülüğe teslim oluşumdan duygulanıp, hiçbir gizlilik olmadan, hayatımda ilk kez o bilinmeyen şey oluyordum -ama kendimi bilmemek benim için artık bir engel olmayacaktı, gerçek beni aşmıştı:…
Aynı anda gözlerimi kapamıştım. Ve öylece kaldım her yanım titreyerek…
Elimi tutan el, hepsini sana yıktığım için affet ama bunu kendime saklamak istemiyorum... ” (12) 


1. Susan Buck-Morss/Yıl Bir - Felsefi Bir Döküm 
2. Anne Carson/Albertine Temrini
3. James Henkel/Empty Pitcher
4. Andrey Tarkovsky/Mühürlenmiş Zaman 
5. Clarice Lispector/G.H.’ye göre Çile 
6. Kasım 2023 İzlanda ve Kongo Yanardağ hareketlerine ilişkin haberlerden düzenlenerek yazıldı. 
7. Judith Herzberg/Buzul Çağları Arasında
8. Kasım 2023 Etna Yanardağı hareketlerine ilişkin haberden düzenlenerek yazıldı. 
9. Anne Sexton/Atlantik’i Geçmek
10. Paola Pivi/Untitled (donkey)
11. Ethem Yekta Ulaş’ın, Kasım 2023 Japonya’da yanardağ hareketleri sonrası oluşan adaya ilişkin haberinden düzenlenerek yazıldı.
12. Clarice Lispector/G.H.’ye göre Çile


Künye
*Anne Carson, Albertine Temrini, çev. Armağan Ekici, Yort Kitap, 2020. 
*Andrey Tarkovsky, Mühürlenmiş Zaman, çev. Füsun Ant, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2008.
*Anne Sexton, Yaşa ya da Öl, çev. Arzu Göncü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2021.
*Clarice Lispector, G.H.’ye Göre Çile, çev. Başak Bingöl Yüce, Monokl Yayınları, İstanbul, 2016.
*James Henkel, Empty Pitcher, 2017.
*Judith Herzberg, Şimdiki Gibi, çev. Mustafa Özen, 160. Kilometre, İstanbul, 2020. 
*Paula Pivi, Untitled (donkey), 2003. 
*Susan Buck-Morss, Yıl Bir – Felsefi Bir Döküm, çev. Bülent O. Doğan, İstanbul, 2022.
*Kasım 2023 Etna yanardağ hareketine ilişkin haber https://www.haberturk.com/italya-daki-etna-yanardagi-yeniden-faaliyete-gecti-3636707 
*Kasım 2023 İzlanda yanardağ hareketine ilişkin haberler https://www.trthaber.com/haber/dunya/izlandadaki-yanardag-gazoz-kutusu-gibi-patlayabilir-814095.html
* Kasım 2023 Japonya yanardağ hareketine ilişkin Ethem Yekta Ulaş’ın haberi https://kayiprihtim.com/haber/japonya-yanardag-patlama-yeni-ada/
https://tr.euronews.com/2023/11/12/izlandada-volkanik-patlama-alarmi-acil-durum-ilan-edildi
*Kasım 2023 Kongo yanardağ hareketline ilişkin haber https://www.sozcu.com.tr/2023/dunya/bir-yanardag-daha-hareketlendi-7862218/


			 

Category : 1likler

Lal Hitay

PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-10-
VEZÜV I
				
“‘İyi ve Kötü ilkesiyle ilgisi yok.’… ‘Sözünü ettiğim tanrının, maddenin dışında bir varoluşu yok. Kendini maddeden kurtarmak istiyor ama boşuna…’ … ‘Bilmiyorum. Çok mümkün geliyor bana. İnanabileceğimi düşündüğüm tek Tanrı bu benim, tutkusu kimsenin tutsaklığına son vermek olmayan hiçbir şeyi kurtarmayan, hiçbir ereği yerine getirmeyen Tanrı- yalnızca var olan bir Tanrı.” (1)

“Şafaktan önce ruhun, geriye doğru giderek
Seyrediyor onun bronz görüntüsünü, yatağın üzerindeki biçimsizliğini.

Koruyucunun
Kim olduğunu yavaş yavaş tanıyorsun

Er ya da geç-
İdrak.” (2)
(3)
“ ‘İnanma yükümlülüğü…’ diye tekrarladı. ‘İnanma yükümlülüğü inananın üzerinde’ ne demek? … öyle ya da böyle bir hüküm verirsin, çünkü zihin böyle işler. Muhtemelen hayat kararların sürekli ve çabukcak alınmasını gerektirdiğinden, zihin yargıya doğru yönelir. Ama böyle durumlarda kendi varsayım ve önyargılarından başka sağlam bir dayanağın yoktur. Bu yüzden de kendi kendine, kendi gizemlerine mecbur kalırsın.”(4) 


“Öpücüğün gizemini duyumsuyordu. İnsanlar ancak, umutsuzluk ve arzuya elleri kolları bağlı teslim oldukları ve sözün gücünün de yetmediği zamanlarda böyle dokunabilirler birbirlerine, soluklarını birbirlerininkine katarak. Birbirlerinin içine, derinlere dalmaya böyle çabalarlar, belki de her şeyin anlamını ve açıklamasını böyle bulabileceklerdir.” (5)


“…
Tatil hayallerini tek döneme sıkıştıranları 
          bir marka cazip fiyatlarıyla tahrik ediyor

Madlen, sevgilim, hatırlıyorsun değil mi,
           -belki hiçbir zaman
           devleti düşünmeden öpüşmeyi beceremedik ama-
           eskiden kafamız bu kadar karışık değildi.” (6)

 

(7)
“Olan biteni, yani hiçliği örtbas etmek için durumu bulandırmalar, sözcüklerden koltuk değnekleri. İçinde her şeyin yok olduğu bir kara delik, anlamın içe infilakı, hiçlik, hiçlik, hiçlik. Suskunluk. Bence, umutsuzluk”. (8)


“‘Hayatta olmanın mahzuru yok.’ dedi. Çayları koydu, cebinden teneke bir tütün kabı çıkardı, bir sigara sardı, yaktı sigarayı 
…
Palavra. Kendi zihnimin mahreminde bile kendimle tamamen dürüst olamıyorum.” (9)
 
“Sonuç: 
Her şey olması gerektiği gibi olmuştur. Efendim.
Başka türlüsü mümkün değil.
 
Toprağı sür, ağacı buda ve çiçeğe su akşam üstleri.
Ahırı temiz tut, hayvanı kolla.
Dağı büyüt, geceyi uzat.
Bir daha bu mağarada uyuyamazsın.
…” (10) 


1. Stanislaw Lem/Solaris 
2. Ted Hudges/Mağara Kuşları/Mübaşir
3. Felix Vallotton-Le Vent/The Wind  
4. James Lasdun/Bir Faunun Öğleden Sonrası
5. Dezso Kosztolanyi/Gecekuşu Kornelius 
6. Mehmet Erte/Eskiden Kafamız Bu Kadar Karışık Değildi
7. Guim Tio/Untitled 
8. Uwe Timm/Kırmızı
9. Russell Hoban/Kaplumbağa Günlüğü 
10. İnanç Avadit/Bildiğimiz Dünyanın Sonu


Künye
*Dezso Koztolanyi, Gecekuşu Kornelius, çev. Vural Yıldırım, Pinhan Yayınları, İstanbul, 2012. 
*Felix Vallaton, Le Vent-The Wind, 1910, oil on canvas. 
*Guim Tio, Untitled, 2019. 
*İnanç Avadit, Bildiğimiz Dünyanın Sonu (05.04.2023), https://inancavadit.blogspot.com/2023/04/bildigimiz-dunyann-sonu.html   
*James Landun, Bir Faunun Öğleden Sonrası, çev. Özlem Yüksel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2021. 
*Mehmet Erte, Eskiden Kafamız Bu Kadar Karışık Değildi, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*Russell Hoban, Kaplumbağa Günlüğü, çev. Banu Karakaş, Yedi Kültür Yayıncılık, Ankara, 2020.
* Sevinç Çalhanoğlu, “Her Yerde Seni Aradım”, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*Stanislaw Lem, Solaris, çev. Mehmet Aközer, İletişim Yayınları, İstanbul, 2020. 
*Ted Hughes, Mağara Kuşları, çev. Fatma Nur Türk, 160. Kilometre, İstanbul, 2021. 
*Uwe Timm, Kırmızı, çev. İlknur İgan, Can Yayınları, İstanbul, 2018. 

Category : 1likler

Lal Hitay

PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-9-
ON THE SURFACE – YÜZEYDE III
"Bana öyle geliyor ki, kendi hakkımızda yeterince bilgi sahibi değiliz. Yaşamlarımızın ve yaşamlarımızdaki belli olayların ve zamanların; başka insanların veya hayvanların -hatta ormanların, okyanusların, kayaların ve hatta dünyamızın ve hatta başka yerdeki dünyaların veya boyutların- içinde olan bitenlerin benzeşleri, metaforları ya da yankıları olup olmadığı ihtimalini merak etmiyoruz." (1)
“İthaki’ye doğru yelken açtığında
dile ki uzun sürsün yolun,
serüven dolu, bilgi dolu olsun,
Korkma Lestrigonlardan, Kikloplardan
Korkma kızgın Poseidon’dan,
yükseklerdeyse eğer düşüncen ve costuruyorsa
ruhunu ve bedenini seçkin bir heyecan,
Rastlamayacaksın Lestrigonlara, Kikloplara
rastlamayacaksın yabanıl Poseidon’a
taşımıyorsan onları eğer kendi ruhunda
ruhun dikmiyorsa eğer onları karşına.
…” (2)
“Okyanus sertti, gerçekti, para kutularıyla ve maketten bir köyle para dilenmesi Polperro’nun suçu değildi. Polperro’yu affettim hem daha evvelki hem de şimdiki varlığından dolayı sevidm onu, deniz başındaki mutluluğu ve hüznü için sevdim. Daha önce sevmeyişimden dolayı kendimi affettim, şimdi sevdiğim için sevdim kendimi de. Herkesi her şeyi affettim, yağmurluğumun cebindeki ikili-taşımı elime aldım, çıkarıp mehtaplı okyanusa fırlattım.” (3) 
(4)

“Sular yükseliyor: Sular geri dönüyor. O da geri döndü mü, sadece ölümden değil, kafatasına aldığı darbe beynini oynatmadan ve geçmişini, şimdisini, geleceğini, sonsuza kadar bulanıklaştırmadan önce kendisine ait olan hayattan?... Hayaletler -hatta hayalet söylentileri, fısıltıları, hikayeleri- geçmişin kalıcı olduğunu, daima geçmişe döndüğümüzü kanıtlamaz mı?” (5) 

“ “22. [Kayıtçı, boş mekan görüntülerinden oluşan bir sekans]
…
(Dış Ses)
-Kaydettiklerinin tüm geçmişi ve geleceği kapsayabileceği düşüncesinden vazgeç artık. Sanki sadece bir kitap tüm hayatı bütünüyle yutabilirmiş, kelimelere ve seslere indirgenebilir bir yaşam, birkaç yüz sayfaya sığabilecek kadar küçük bir evren varmış gibi davranmaktan vazgeç. Zihninde barındırdığın, katman katman yüzey şekillerini oluşturduğun o büyük hafızanın da her geri dönüşünde kendini yeniden kurguladığını kabullen bundan böyle. Bütün çekmece ve kutuların, dosyaların, klasörlerin, dolapların, yerçekimsiz bir ortamda açılıp başıboş bırakıldıklarını, içlerinden çıkıp havada sahipsiz, düzensiz uçuşan kağıtları düşün. Onların hepsini birden okuyabilmenin imkansızlığı.”(6) 
“…
Katliamla karşılaşınca zihin parçalanır.
Kurtuluş yeryüzünde ve tek parça olarak saklanır.”(7) 
(7)
“Hayal ettim çokça. Bir kozaya kapatmayı kendimi, nerede olduğunun önemi yok: Evde bir odaya, uzaklarda bir diyarda bir kır evine, denizin dibindeki bir denizaltıya. Dünyayla tüm ilişkimi kesip kendimi bütünüyle maddenin dönüştürücü işleyişine vermeyi. Ruhumun yeni bir formda kendini baştan yontmasını, tekrar tekrar dikmesini hissetmeyi.” (9) 

“Başlangıcım benim sonum. Sırayla
…
Evler yaşar ve ölür: zamanı vardır yapıların
Ve zamanı var yaşatmanın ve üretmenin
Ve zamanı rüzgârın, kırsın diye sarsak camlı bölmeleri
Ve sarssın diye fare yuvası tahta kaplamaları 
Ve sarssın diye yırtık pırtık sessiz armalarla örülü aralıkları.”(10) 


“Hiçbir zaman sana ait olmaz, hiçbir yer senin olmaz. Aradığın şey seni aramaz, rüyanda gördüğün rüyasında seni görmez. Başka yerde ve başka bir zamanda sana ait bir şeyin olduğunu bilirsin, bu yüzden de geçmişe ait odalar ve günlerden geçip durursun. Ama doğru yerdeysen zaman farklı olur. Doğru zamandaysan yer farklı olur.
Tedavisi yok.” (11)


(1) Doris Lessing/Gezegen 8 
(2) Konstantinos Kavafis/Bütün Şiirleri/İthaki 
(3) Russell Hoban/Kaplumbağa Günlüğü 
(4) Visual Diary 55/On The Surface- Yüzeyde I
(5) Graham Swift/Su Diyarı 
(6) Emre Hüner/[Elektroİzolasyon]
(7) Susan Stewart/Köz/Konuştuğumda Ağlıyorum
(8) Visual Diary 56 / On The Surface-Yüzeyde II
(9) Emanuele Coccia/Metamorfozlar
(10) T.S Eliot /Dört Kuartet/East Coker    
(11) Georgi Gospodinov/Zaman Sığınağı





Künye
*Dorris Lessing, Gezegen 8, çev. Niran Elçi, Tudem Yayınları (DeliDolu), 2018. 
*Emanuele Coccia, Metamorfozlar, çev. Alara Çakmakçı, İş Bankası Yayınları, 2023.
*Emre Hüner, [Elektroizolasyon], Arter Yayınları, 2021. 
*Georgi Gospodinov, Zaman Sığınağı, çev. Hasine Şen Karadeniz, Metis Yayınları, İstanbul, 2021.
*Graham Swift, Su Diyarı, çev. Aslı Biçen, Metis Yayınları, 3. Baskı, 2023. 
*Konstantinos Kavafis, Bütün Şiirleri, “İthaki”, Çev. Herkül Millas-Özdemir İnce, Sia Kitap, İstanbul, 2021.
*Russell Hoban, Kaplumbağa Günlüğü, çev. Banu Karakaş, Yedi Kültür Yayıncılık, Ankara, 2020.
*Susan Stewart, Köz, “Konuştuğumda Ağlıyorum”, çev. Ahmet Güntan, 160. Kilometre, İstanbul, 2021.
* Sevinç Çalhanoğlu, “Her Yerde Seni Aradım”, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*T.S Eliot, Bütün Şiirleri, “Dört Quartet-East Coker”, çev. Samet Köse, Everest Yayınları, İstanbul, 2018.
*Visual Diary 55, On The Surface-Yüzeyde I; David Burdeny-Five Icebergs Antarctica+Amanda Harman-Steart Marshes. 
*Visual Diary 56, On The Surface-Yüzeyde II; Man Ray-Transatlantic-1920+Klaus Rinke- Time, Space, Body and Action, 1972

















 




Category : 1likler

Lal Hitay

PERMÜTASYON/KOMBİNASYON
Notlar: Hipotez ve Argümanlar
Hipotez: 

Permütasyon/Kombinasyon serisinin, “Karşılaşmalar/Encounters” olarak adlandırdığım sosyal medya paylaşımlarımın (alıntı ve görsel montajları), farklı bir forma dönüşmesiyle oluştuğunu söyleyebilirim. Türkiye Kadın Felsefeciler Topluluğu'nun gerçekleştirdiği, felsefenin sanat ve/veya bilimle ilişkisini konu alan sempozyumda (2022) sunduğum bildiride sanatçı Ege Kanar'ın işlerini konu ettim. Sanatçı Ege Kanar, uzun süredir kendi işlerinde hazır malzemenin üzerine ekleme-çıkarma ya da dışavurumcu bir şey yapmadan, küçük müdahalelerle tepetaklık yaratmaya ve bağlam oluşturmaya çalıştığı ifade eder. Sanatçının bu ifadesi, sosyal medyada devam ettirdiğim “Karşılaşmalar/Encounters”ı başka bir formda düşünememe vesile oldu ve “Karşılaşmalar/Encounters”, Permütasyon-Kombinasyon'a evrildi. Çalışmaya Permütasyon-Kombinasyon adını verme sebebim, ilk bakışta, doğaçlama gibi görünen başlıklar altında birleştirdiğim parçaların sıralamalarının, aslında benim için önemli olması. Bu sıralamalarımın, her ne kadar verdiğim başlığı katmanlandırdığını düşünsem de, okuyucu için bağlayıcı olmadığını düşüncesinde olmam da; bu adlandırmayı anlamlı kılıyor. Okuyucunun kendi istediği şekilde ekleme/çıkarma/sıralama yaparak kendi bağlamını yaratmasını ve işin bu şekilde yankılanmasını, çoğalmasını arzularım. Verdiğim başlık korunabileceği gibi, değiştirilebilir. Sevinç Çalhanoğlu'nun “Her Yerde Seni Aradım” şiirinde yer alan "parantez içine aldıklarımız başka anlamlara gelme maliyetini azaltır" dizelerinin ise Permütasyon/Kombinasyon’un yukarıda değinmeye çalıştığım mantığını pekiştirdiğini ifade edebilirim. 

Levi-Strauss'un aşağıda alıntıladığım sözleri, ilk okuduğumdan beri aklımın ve kalbimin bir köşesindedir:  

"...Her birimiz birtakım şeylerin meydana geldiği bir tür kavşağız. Kavşaklar tamamen pasiftir; oralarda bir şeyler gerçekleşir. Başka bir yerde, aynı derecede geçerli ancak farklı şeyler vuku bulur. Tercih yoktur, bu sadece bir şans meselesidir."1

Bütün bunları belirttikten sonra Permütasyon/Kombinasyon serisinin literatürde zaten yer alan Buluntu Şiir olarak kategorileştirilebileceğini belirtmek gerekir. Hatta bu seri türün daha tartışmalı olan saf buluntu şiir olarak adlandırılan şekliyle uyumludur.  Bu serinin benim açımdan özelliği sıralanan alıntılara parantez içinde numara verilmesi ve matematiğin hayatımızın çok içinde olan sıralama ve seçme için kullandığı permütasyon/kombinasyon formülleri ile bu alıntıların bir arada düşünülmesinin çokluğu.

                                                   …sürmekte…


Argümanlar: 

a. Öncelikle Anna Robinson’ın Indiana University Press’ten yayınlanan makalesinde ileri sürdüğü eleştirilere değinmeyi gerekli buluyorum. “Buluntu Şiir” Amerikan Şiir Akademisi tarafından halihazırda varolan metinleri alıp yeniden sıralayıp, yeniden biçim vererek onları şiir olarak sunmak olarak tanımlanır. Kolajın edebi dengi olarak buluntu şiir, gazete makalesi, sokak işaretleri, grafiti, konuşmalar, mektuplar ve hatta diğer şiirleri kullanır. Robinson kendisi de şiirlerinde kolaj tekniğini kullansa da seçilen yazılı ya da görsel malzemeye çok az ekleme ve çıkarma hatta hiçbir ekleme ve çıkarama yapmayıp yalnızca metnin nerede başlayıp nerede bittiğine karar vermekten ibaret olan “Saf Buluntu Şiir” dediği türü eleştirir ve bunun yaratıcı yazarlık olarak görülmemesi yaratıcı editörlük/düzenlemecilik olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eder.2

- Robinson’un eleştirileri özne, öznellik, özgürlük ve yaratıcılık kapsamında detaylı olarak irdelenmeye açıktır. Kişinin özneyi, öznelliği, özgürlük ve yaratıcılığı düşünme, ele alma şekli onu Robinson’ın eleştirilerine yaklaştırabilir veya uzaklaştırabilir ya da kısmen kabul kısmen ret etmesine sebep olabilir. Ayrıca Robinson’ın eleştirileri Fikri Mülkiyet Hukuku’nda eser sahipliğine ilişkin eserin sahibinin hususiyetini taşıması gerekliliği düzenlemesi çerçevesinde de tartışılabilir. Yine söz konusu eleştirilere ilişkin hukuki tartışmalar buluntu şiirin ve/veya saf buluntu şiirin eser sayılıp sayılamayacağı, eser kabul edilirse hangi tür eser sayılabileceği şeklinde genişletilebilir. 

b. Öznelliğe değinilmişken Jill Magi’nin belgesel şiire ilişkin kaleme aldığı yazısında3 öznellik üzerinden değindiği etik bir endişeyi benim Permütasyon/Kombinasyon serisine ilişkin ifade ettiklerim bağlamında irdelenmeye açıktır. Magi söz konusu yazısında, Bill Nichols’un belgesel film teorisinden hareket eder ve onun belgesel film kategorilerinden gözlemsel belgeselcilik üzerinde durur. Gözlemselliğin sebep olabileceği etik problemlere değinirken Magi gözlemsel belgeselciliğin tamamen objektif olma, hiç görünmeme ve müdahale etmeme iddiasının tam tersi etkide bulunarak bunu iddia edeni öne çıkarmaya yatkınlığından bahseder. Burada öznelliği reddeder görünürken son derece öznel bir yaklaşımın ve öznelliğin bu sebeple parlamasının söz konusu olması gibi bir tutarsızlık söz konusudur ki bu durum yalnızca gözlemsel belgeselcilik bağlamında değil modern zamanda yaşayan herhangi birinin böyle bir iddiada bulunduğu her anda söz konusu olabilir.  

- Aynı tutarsızlığın Permüstasyon/Kombinasyon serisi için Levi-Strauss’tan yaptığım alıntıyla söz konusu olup olmayacağı tartışmaya açıktır. Her ne kadar ben tavrımın böyle olmadığını düşünsem de. Levi Strauss’dan alıntıladığım sözlerin düşünür tarafından başka bir bağlamda ifade edilip benim tarafımdan başka bir bağlamda kullanıldığı söylenebilir. 


                                             … sürmekte…

Not: Bu seriye ilk başladığımda bana destek olup cesaretlendiren Ece Eldek ve Anita Sezgener’e ayrıca Belma Fırat ve Hüseyin Gökçe’ye teşekkür ederim. 





 1. Claude Levi-Strauss, Mit ve Anlam, çev. Gökhan Yavuz Demir, İthaki Yayınları, İstanbul, 2013, s. 24. 
 2. Anna Robinson, “Found Poems and Creative Editing”, https://www.jstor.org/stable/48687513
 3. Jill Magi, “Poetry in Light of Documentary”, Chicago Review, Ocak 2016, https://www.chicagoreview.org/poetry-in-light-of-documentary/ 







Category : 1likler
Permütasyon/Kombinasyon¹¯²

Notlar: Hipotez ve Argümanlar
⇒ 3. Kayganlaşan Sohbetler
 4. Güneşe Dokundum
 5. Dip Akıntısı
 6. Ben-lik
 7. Efsunlu
 8. Çözülüş
⇒ 9. On The Surface / Yüzeyde III
⇒ 10.VEZÜV I  yeni!
⇒ 11.VEZÜV II  yeni!
¹ Pasajların sıralaması benim için bu şekilde. Ancak okuyan kişi pasajları keyfine göre yeniden ve yeniden düzenleyebilir, 
yeni pasajlar ekleyip, farklı farklı birleştirebilir ve/veya sıralayabilir.  
² (parantez içinde aldıklarımız) başka anlamlara gelmenin maliyetini azaltır. -Sevinç Çalhaboğlu/Her Yerde Seni Aradım 

*Permütasyon/Kombinasyon serisinin 1. ve 2. bölümü CinAyşe Fanzin'de yayımlanmıştır.   

Category : 1likler
Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-4- 
GÜNEŞE DOKUNDUM, GÖKYÜZÜNÜ HİSSETTİM
Ece'ye
(Goethe’nin renk teorisine göre iki saf renk vardır: mavi -ışıkla seyreltilmiş karanlık-, sarı -karanlıkla köreltilmiş ışık…) 
“…Büyülü gelgit, tatlı gelgit
Düşünen gelgit, gök arası gelgit
Melek gelgit, asıl gelgit,
Homurdana gelgit, bilge gelgit,
Bize azizi ve müneccimi geri veren

Sağır gelgit, gökyüzünü rahatsız eden
Kuluçkaya yatmış gelgit, fırtınalarla şişmiş,
Ey müneccimler tozu, meleklerle yoğrulmuş gelgit
Ruh gelgiti, etle dokunmuş…” (1)
“İşimiz şöyleydi: Sandala tahta bir merdiven yüklerdik, biri onu aşağıdan tutar, biri tepesine tırmanırdı, biri de tam Ay’ın altına yaklaşmak için yavaş yavaş kürek çekerdi. Bunun için sandalda çok insan olması gerekirdi. (Size yalnızca belli başlılarını saydım.) Merdivenin en tepesindeki kişi Ay’a yaklaşınca korkuyla bağırırdı. ‘Dur! Dur! Başımı vuracağım!’ İnsan yanı başında sivri çıkıntıları, kesici dilimleriyle bunca görkemli cismi görünce, öyle sanırdı. Belki, şimdi değişiktir ama o zaman Ay, ya da daha doğrusu altı, göbeği, yani Dünya’ya değecek gibi olan kısmı, sanki balık pulu gibi bir şeyle kaplıydı. Gittikçe balık karnına benzemeye başlamıştı, öyle de kokardı, anımsadığıma göre, tam balık kokusu değilse de, daha hafif tütsülenmiş somon gibi bir kokusu vardı.” (2) 
(3)

“Ortaçağ metinlerinde sık sık karşılaşılan bir başka metafor olan ‘merdiven’in ise Porete’in eserinde ancak dolaylı ve aykırı biçimde bulunduğu söylenebilir. Dolaylı olmasının nedeni, Porete’in merdiven sözcüğünü hiç kullanmamış olmasıdır. Aykırı olmasının nedeni ise şöyle izah edilebilir. Le Mirouer des simples ames’in konusu, Aşk’ın yani bizzat Tanrı’nın rehberliğinde ruhun geçtiği yetkinleşme aşamaları ve sonunda ruhun ilahi güçle birleşmesi oluşturur. Fakat bu aşamalar eser boyunca doğrusal sunulmaz. …Ruh yetkinleşme aşamalarını teker teker geçmez, bazen daha önce geçtiği bir aşamaya geri döner, sonra yeniden ilerler. Dahası ruhun evrimi merdiven imgesinin ilk çağrıştırabileceği gibi yukarıya doğru değil, aşağıya bireysel ruh ve onun dışsal aidiyetleri için hiçlik ve yok anlamına gelen, ama aslında hakikatin kendisi olan uçuruma doğru uzanır.” (4)

“…Doğmamızı sağla içerinin göklerinde
Sağanak uçurumlarla delik deşik

Ve bir baş dönmesi kat etsin bizi
Kor gibi bir tırnakla

Doyur bizi açız
Yıldızlar arası sarsıntılardan
Göksel lavlar dök
Kan yerine bizi

…

Sendelet beynimizi
Kendi öz biliminin eşiğinde
Kaçır aklımızı
Yeni bir tayfunun pençelerinde” (5)
(6)
“Gerçekten de merdivenin en üst basamağında dimdik durup kolumu kaldırdım mı, Ay’a değebiliyordum. Ölçüsünü almıştık (henüz bizden uzaklaştığının ayırdına varamamıştık. Önemli olan elleri nasıl değdireceğini bilmekti. Sağlama benzeyen pulkaya seçip … onu yakalardım, sonra öbür elimle tutunca merdivenin de sandalın da altımdan kayıp gittiğini hissederdim. Ay’ın devinimi, beni yer çekiminden koparıverirdi. Evet, Ay’ın, insanı koparıp çekiveren bir gücü vardı, birinden ötekine geçerken bunu duyumsardım.” (7)
“Camile Claudel hayatının son otuz yılını akıl hastanesinde geçirdi, merak ederim, neden mektuplar yazdığını, onu oraya yatıran şair kardeşine. Gel beni ziyaret et diyor. Unutma, ben burada deli kadınlarla yaşıyorum, günler uzun. Ne sigara içiyordu ne de gezip dolaşıyordu. Heykel yapmayı da reddediyordu. Ona uyku taşları – mermer ve granit ve kırmızı somaki- verseler kırıyordu, sonra da parçaları toplayıp gece duvarların dışına gömüyordu. Gece ellerinin büyüdüğü kocaman olduğu zamandı, öyle kocamanlaşırlardı ki fotoğraflarında dizlerinin üzerine çökmüş sanki bir başkasının iki ayrı parçasıymış gibi görünürlerdi.” (8)
“… Dünya, küre, yıldız, ışık
…
Gelgit yuvarlak bir bulut gibi
Ufukları birleştiren

Aramıza yerleştiren tekrar, vücutların dağılımını,
Canlı gelgit, ah sen, akıp gitmiş dünyaların
Tarifsiz külünün, masallarıyla kar ettiği,
Durmaksızın yeniden doğan dünyalarla dolu

Ufalanan kumdan ellerinle yoğurduğun
Kan yelelerinle geç içimizden.” (9)

(1) Antonin Artaud/Ben, Antonin Artaud/Gelgit
(2) Italo Calvino/Bütün Kozmokomik Öyküler/Ay’ın Uzaklığı
(3) Ece Eldek/ Rising/Installation
(4) Naturalizm/Eylem Canaslan/Teolojinin Unutulmuş İsmi Marguerite Porete  
(5) Antonin Artaud/Ben, Antonin Artaud/Dua
(6) Ece Eldek/Rising II/Installation
(7) Italo Calvino/Bütün Kozmokomik Öyküler/Ay’ın Uzaklığı 
(8) Anne Carson/ Kısa Konuşmalar/ Uyku Taşları Üzerine
(9) Antonin Artaud/Ben, Antonin Artaud/Gelgit

Ek-1
Ece Eldek, Rising ve Rising II hakkında
Sosyolojik ve toplumsal olarak sıkışmışlık üzerine bir metod ararken ortaya çıkan bu merdiven eserini mekâna özel yapan sanatçı, bu çalışmanın bir önceki versiyonunu Kommagene bienalinde göstermiştir. Göğe uzanan anıt bir enstelasyon yapıyor. Sular altında kalan Kommagene uygarlığının sıkışmışlığını ifade etmek üzere, eski uygarlıkların ruhlarını serbest bırakmak adına göğe yükselen bir merdiven yapıyor, 8 metrelik.
Burada da İstanbul’un merkezine getirdiği enstelasyonun 4 m’lik yeni yerleştirmesi ile yeni mekanda, yeni bir yorum ile göğe uzatarak sanatçı devam ediyor.

Künye
*Görsel 1: Ece Eldek, Rising, 8 metre, metal, sarı, enstalasyon, 2022.
*Görsel 2: Ece Eldek, Rising II, 4 metre, metal, mavi, enstalasyon, 2022. 
*Italo Calvino, Bütün Kozmokomik Öyküler, çev. Eren Yücesan Cendey-Şemsa Gezgin, YKY, 6. Baskı, İstanbul, 2020.
* Anne Carson, Kısa Konuşmalar, çev. Anita Sezgener, NOD Yayınları, 2018.
* Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*Eylem Canaslan, “Felsefi Teolojinin Unutulmuş İsmi: Marguerite Porete”,Natüralizm, der. Eylem Canaslan-Cemal Bali Akal, Ankara, 2021. 
*Antonin Artaud, Ben Antonin Artaud, çev. Mehmet Bağış, haz. Süreyya Aylin Antmen, VeYayınevi, İstanbul, 2019.





Category : 1likler
Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-7- 
EFSUNLU
“Varoluş, kendini saklayarak da olsa ortadan kaldırması gereken değil, kendi gerekçesini kendinde araması gereken bir mutlaklık olarak kendini olumluyor. İnsan, kendi gerçekliğine erişmek için varlığın müphemliğini gidermeye kalkışmamalı, aksine onu gerçekleştirmeyi kabul etmelidir. Ancak kendisine mesafeli durmaya razı olduğu ölçüde kendisine kavuşur.”(1) 

“Bir yalanın şimşeğinin sürdüğü bu an süresince kendime bir kaçış düşüncesi imal ediyorum, kanımın gösterdiği sahte bir iz üzerine atlıyorum. Zekamın gözlerini kapatıyorum ve kendimde ifade edilmemişi konuşturarak kendime terimlerini kavrayamadığım bir sistemin yanılmasını veriyorum. Fakat bu hata anından bana, bilinmeyenden gerçek bir şey çaldığım hissi kalıyor. Kendiliğinden büyülere inanıyorum. Kanımın beni sürüklediği yollarda bir gün bir gerçek keşfetmek mümkün.” (2) 
(3)

“Aşkla ilgili meseleler, yeni bir ev veya bir çocuk sahibi olmak gibi belirli arzular söz konusu ise bu büyü tavsiye edilir. Öncelikle bir karpuza (yoksa Ananas kullanılabilir) bir mumun yerleştirilebileceği kadar büyük bir delik açılır. Daha sonra karpuzun üzerine şerbet dökülür ve mısır ununa bulanır. Ardından koyu mavi bir mum deliğe yerleştirilir. Gün doğarken karpuz bir su kenarına (göl, nehir veya deniz) götürülür, kıyıya konur ve etrafına yedi adet madeni para dizilir; bu dizilim dolunayı temsil eder. Mum yakılır ve suya dönülerek, arzular Yemaya’ya iletilir. Tanrıçanın suları, dertleri ve endişeleri alıp götürür. Ancak ıstırabın akıtıldığı suda yıkanmak, tehlikeli olabilir. Bu durum pek çok kadının başına gelmiştir; bazen tanrıça, acısını paylaştığı kadını yanına alır ya da sularıyla onu yutar. Bu nedenle Yemaya ile kıyıda bağlantı kurmak ve onun pırıl pırıl yüzüne kıyıdan bakmak daha güvenlidir.” (4)

“…
Çocuklarım arasından
Uqsuralik son kızım
Bir tek senin için endişeleniyorum

Hem ayı hem kakımsın
Kızın bir karga
İkiniz beraber
Birkaç hayvan gücüne sahipsiniz
…
Güçlü kadınlar
Tüm tehlikelere
İlk maruz kalanlar” (5)
“… Ve kadınlar bir kamarada dinleniyorlar
nazil olmuş kitaplara yakarıyorlar
Ve dönüştürüyorlar gökyüzünü
Bir oyuncak bebeğe ya da giyotine”(6) 
“ ‘Olympia’nın aşkında kendimi yeniden keşfediyorum. Onun başka sığ insanlar gibi bayağı laf kalabalıklarından keyif almaması size tuhaf gelebilir. Az konuştuğu doğru; ama ağzından çıkan birkaç kelime aşkla dolu bir iç dünyanın kanıtı olan kutsal bir dilde.’ … ‘Kelimeler nedir ki? Sadece birer kelime! Onun eşsiz gözlerinin bir bakışı sıradan bir konuşmadan çok daha fazlasını ifade ediyor.’ … ‘Nathanael donakalmıştı; Olympia’nın balmumunu andıran ölü gibi soluk yüzünde göz değil yalnızca siyah boşluklar olduğunu açıkça görmüştü. O cansız bir bebekti.” (7) 
“Yalnız delilik kalıyor
İşte şimdi onu görüyorum evimin penceresinden
Uykusuz kalan taşlar arasında uykusuz
Büyücü bir kadının
Şu sözlerini dinleyen çocuk gibi:
Tarihini bir yüzükte taşıyan bir kadın var denizde
İşte o kadın sobanın ateşi söndüğünde gelecek
Ve gece onun hüzünleriyle eriyecek
Sobanın külünde…” (8) 
“Sakin, coşkulu, patlamadan dolu. Basit şekilde benim. Ve sen de sensin. Bu çok geniş bir şey ve sürecek.
	Sana yazdığım şey bir ‘bu’. Durmayacak: devam ediyor.
	Bana bak ve sev beni. Hayır: kendine bak ve sev kendini. Doğru olan bu.
	Sana yazdığım şey devam ediyor ve ben efsunluyum.” (9) 

(1) Müphemlik Ahlakı Üzerine/Simone De Beauvoir
(2) Ben Antonin Artaud/Antonin Artaud
(3) Solstice 1(Gün Dönümü 1) /Mara Cozzolino/ 2022
(4) Voodoo/Heike Owusu
(5) Taştan ve Kemikten/Berengere Cournut
(6) İşte Budur Benim Adım/Adonis 
(7) Sessizlik/John Biguenet
(8) İşte Budur Benim Adım/Adonis
(9) Yaşam Suyu/Clarice Lispector



Künye
*Adonis, İşte Budur Benim Adım, çev. Mehmet Hakkı Suçin, Everest, 2020. (İşte Budur Benim Adım şiirinden)
*Antonin Artaud, Ben Antonin Artaud, çev. Mehmet Bağış, haz. Süreyya Aylin Antmen, VeYayınevi, İstanbul, 2019.
*Bergenere Cournut, Taştan ve Kemikten, çev. Ekin Özlü Akseki, Can Yayınları, İstanbul, 2021. 
*Clarice Lispector, Yaşam Suyu, çev. Başak Bingöl Yüce, Monokl Yayınları, İstanbul, 2016. 
*Heike Owusu, Voodoo, çev. Çiğdem Canan Dikmen,Yurt Kitap-Yayın, Ankara, 2009.
*John Biguenet, Sessizlik, çev. Bihter Sabanoğlu, İthaki Yayınları, İstanbul, 2021. (yazarın kullandığı Hoffmann-Sandman alıntıları)
*Simone de Beauvoir, Müphemlik Ahlakı Üzerine, çev. Gülçin Kaya-Rocheman, Everest Yayınları, İstanbul, 2022.
*Görsel: Mara Cozzolino, Solistice 1, 2022. 
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.

Category : 1likler
Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-8- 
ÇÖZÜLÜŞ
Asuman'a
“Sol gözüyle sadece geçmişi, sağ gözüyle sadece gelecekte olması gerekenleri gören bir kız vakası anlatılır. Bazen geçmişle gelecek arasındaki sınır o kadar daralır ki, kız sol gözüyle ayın nasıl kaybolduğunu görür, sağ gözü için ise güneş doğar. Bir başka sefer sınırlar ayrışır ve sol gözün önünde ilk günlerin ıssız ve gelişmemiş yeryüzü, sağ gözün önünde ise son günlerin harap olmuş ve yine gelişmemiş gezegeni yayılır.” (1) 
(2)


















“Kilise çanları uyandırdı uykumdan çocukluğumu
göğü delen bir bulut kesilirdi o zaman tanrı
bir baba, esirgeyen ama uzak imgesi
eskitilmiş ve unutulmuş her şey düşlerimdi.

Hüzün ağlarıyla örülü bir tavan arasında 
Eşyalar küflü bir yalnızlık kokardı
Çocuk gözlerim kaybederken yolunu
Her yol çıkmaz sokak paniği
Çözülüp kördüğüm olma korkusuydu” (3) 



“Bu soluk yarım fotoğrafta o günlerin ölü ruhunu yeniden görüyorum; ‘kara kurbağası’nın hassas yüzünü; ‘hırçın’ın çatık kaşını; ‘ihtiyar’ın derin hüznünü. Bütün o cansız günleri, bitmek bilmez yılları, o içine kapanık hayatı, o nedensiz kederi; başka semalara, başka arkadaşlara duyulan o unutulmaz özlemi tekrar düşündükçe yüreğim burkuluyor.
Hayır, hayır: Bu bir çocuğun resmi değil. Size yeniden söylüyorum, benim çocukluğum olmadı.” (4) 

“Tutkuyla alışkı arası bir sarkaç yürek,
Giderken hüznü can yoldaşı
Ceylan ürkmesine benzer
Bulut korkar, yorgun düşer uçmaktan
Yarası alevlenmiş fırtına kuşu göğü deler” (5)
(6)




“Seni Görüyorum Sensin Duruşundan Da Belli Bulut İçindesin Hafif Bir Aleve Bürünmüşsün.
…
Ey Güzel Kız
Ey Küçük Kız
Seni Görüyorum Ordasın – Küçücüksün, Sandığın Arkasındasın – Ağlıyorsun-
…
Kent’i Kat Eden – Yürüyen – Uçan – Büyük Kuşun Seni Çağırıyor – Kanatlarını Çırpıyor – Koşuyorsun  Çok Hızlı Koşuyorsun – Alçalıyor – Alçalıyor – Başının Üstüne Saldırıyor.” (7)
“Çocukluğunu düşlüyor akşamın geniş hüzünlü kapısında
kuştüyü bir elbise hafifletsin istiyor kederi,
adak ağacına asıyor kalbini, bekliyor
suya dönüyor yüzünü,
sırtını dağlara
zaman… uzuyor

Su zambağı oluyor suya baktıkça
mavi.” (8) 
“… Ve kendi başına renksiz ve tatsız olan bir düşünceye acı karışmışsa, o düşünce bir tat kazanır, kendi ayrı varlığına sahip olur, öyle ki acı ya da sevinç verici düşünceyi deneyimlerken ilk önce deneyim gelir, sonra sözcük… Ve bu tat, bu lezzet maddedir işte, maddeseldir; çünkü aslında her şey öyledir, her şey öyle olmak zorundadır… Sevginin maddesi, o minik dansı nasıl değiştiriyor? Nasıl ilişkilendiriyor? Çünkü sevgiyi veya nefreti, korkuyu veya umudu üreten şey, bedenlerimizin yüreklerimizin fiziksel maddesidir, öyle değil mi? Ve ondan ayrı olamaz.” (9)
“…gidişleriyle gelişleri belirsiz bir dikkat dağınıklığı
bata çıka, geçiyor tundralar, savanlarından
dönüşüyor katmerli; saçılmak, açılmak, yırtılmaklık
yokbiryere düşüyor beden
içinden çıkamaz kimse, dışarını soy kendinden
koordinatsız bir bocalamasın
olabilir
söyleyecekleriyle Ben sınırlıdeğişen…” (10) 
“Kurtarmanın bir yolu yok muydu, kısacık bir zaman önce değişmezliğinden kimsenin kuşku duymayacağı bu zavallı kayayı? Onun tek, yekpare bir kayadan başka bir şey olabileceğini kim düşünebilirdi ki o zamanlar? Peki, ikiye bölünmüş olsun, hiç olmazsa iki ayrı parçayı kurtarmanın bir yolu yok muydu, unufak olmadan? Yoktu. Kayayı ikiye bölen yangının şiddeti her iki kaya parçasının da ayrı ayrı yıkımını başlatmış, onları bir arada tutabilecek gücü silip yok etmişti. Ama niçin, niçin yerbilimsel bir mucizeyle perçinlenemezdi gene birbirlerine bu parçalar! Yarık kayayı iyi etme özlemiyle doluydu içi. Kayalardan biri kendisiydi öbür kayayı kurtarmak istiyordu ki birlikte kurtulabilsinler. Olağanüstü bir çabayla yaklaştırdı kendini öbür kayaya, yakarışlarını, tutkulu gözyaşlarını döktü, tüm bağışlama duygularını anlattı: Kımıltısız duruyordu öbür kayaya, yakarışlarını, tutkulu gözyaşlarını döktü, tüm bağışlama duygularını anlattı: Kımıltısız duruyordu öbür kaya. “İyi hoş da,” diyordu sanki “hepsi senin suçun aslında; bense gönlümce kararlıyım unufak olmaya!” (11) 
“… Bir kez olsun aynı şeyi hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. Bunların biri buzul, diğeri ise atom çağında yaşamış olsun fark etmez. Tanrım, insanların, hiç değilse en temel insani dürtülerini -hem kendilerinin hem başkalarının – anlayıp duyabilmelerini sağla.” (12)
“Benzersiz bir düş gerçeklenebilir
Gecikmezse bulutuna yürüyen su
Akmayı unutmazsa yolunu şaşırmış damla

Herkes kendinde çıkıyor yolculuklara”. (13)

(1) Georgi Gospodinov/ Kör Vayşa Sendromu/Zaman Sığınağı/s. 243. 
(2) Fotoğraf: Nevruz Seyidoğlu
(3) Asuman Susam /Geç’mişim/Geç’mişim/s. 161. 
(4) Giovanni Papini/Bitik Adam s. 15.
(5) Asuman Susam/Aşk biter/Geç’mişim/s. 172
(6) Fotoğraf: Alec Soth-Disco Ball in the Woods
(7) Sevim Burak/Yanık Saraylar/Büyük Kuş (Alıntılanan kısımlar öyküde hepsi büyük harfle yazılmış burada bir tek baş harflerini büyük kullancak şekilde düzenlenildi.) 
(8) Asuman Susam /Renk’ahenk – Mavi/Geç’mişim
(9) Doris Lessing/Gezegen 8
(10) Asuman Susam/Tashih/Plasenta
(11) Malcolm Lowry/Yanardağın Altında 
(12) Andrey Tarkovski/Leningradlı işçinin mektubundan/Mühürlenmiş Zaman
(13) Asuman Susam/Yolculuklara/Geç’mişim



Künye
*Asuman Susam, Geç’mişim, Everest Yayınları, İstanbul, 2023. 
*Asuman Susam, Plasenta, Everest Yayınları, İstanbul, 2018. 
*Andey Tarkovsky, Mühürülenmiş Zaman, çev. Füsun Ant, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2008. 
*Doris Lessing, Gezegen 8, çev. Niran Elçi, Tudem Yayınları, İzmir, 2018. 
*Georgi Gospodinov, Zaman Sığınağı, çev. Hasine Şen Karadeniz, Metis Yayınları, İstanbul, 2021. 
*Giovanni Papini,Bitik Adam, çev. Sinem Carnabuci, Monokl Yayınları, İstanbul, 2020. 
*Malcolm Lowry, Yanardağın Altında, çev. Sinan Fişek, Can Yayınları, İstanbul, 2010.
*Sevim Burak, Yanık  Saraylar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2015.
*Nevruz Seyidoğlu, fotograf
*Alec Soth – Disco Ball in the Woods, fotograf.
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.

        

Category : 1likler
Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-5- 
DİP AKINTISI

“Denize dalar gibi küvetin içine dalıyor. Ilık dünya kapanıyor üstüne sessizce, suskun. Küçük balonlar patlayana kadar fayansa doğru yumuşakça kayıyor. Genç kız suyun ağırlığını hissediyor bedeninde, bir an için duruyor sanki hafifçe omzuna vurulmuşçasına. Hissettikleri, gelgitin hafifçe işgaline dikkat kesilmiş. Ne olmuştu? Ciddi bir varlığa dönüşüyordu, geniş, derin gözbebekleri olan. Zar zor nefes alıyor. Ne olmuştu? … Mutluluğu duyumsayan bedeninin üzerinde su var -su Hayır, hayır. Neden? Varlıklar dünyaya su gibi doğarlar… Banyo belirsiz, adeta ölü. Nesneler ve duvarlar teslim olmuş sanki, kendilerini buhar hüzmeleri içinde yumuşatıyor, damıtıyorlar. Su teninde soğuyor hafifçe, Joanna korku ve sıkınıyla ürperiyor.” (1) 
“Boğulma oyunu için fırtına çok şiddetli ama duygularım dayanamıyor, bedenim suya gömülmek istiyor. Ben de muslukları açıyorum, su akarken soyunuyorum. Suyun ısısını kontrol ediyorum, ılık olsun, havayla denizin arasında bir yerde olsun istiyorum. Küvet dolunca içine giriyorum, arkama yaslanıp suya dalıyorum. Yüzeyin altında fırtınanın sesi de duyulmuyor. … Çok geçmeden nefesim tükeniyor. Düşüncelerim düz, beyaz bir çizgiye dönüşüyor. Artık dayanamayacağımı anladıktan sonra bir saniye daha bekliyorum ve soluk soluğa suyun üstüne çıkıyorum – yine hayatta kaldım, kurtuldum, kulaklarım çınlıyor, gözlerim kararıyor, dışarıdaki rüzgar daha sessiz, kulaklarıma dolan kanın gürültüsü fırtınayı bastırıyor.” (2) 
“Zevk son derece olumsuz bir deneyimdir, babam
su altında böyle söyleme bayılırdı. Bedenini bir dilek gibi
tutup taşıdılar. Kira öder gibi uğurladık
son yolculuğuna. Yalnızca bir özür olasılığı basamaklar
ve yıldızlar arasında bir ilişki olarak ifade etmeme fırsat veriyor en gözde
enkazımı. …” (3)
(4)
“Kral Oedipus tek gözüyle çok şey görmüş olmalı dedi
Hölderlin ve tırmanmaya devam etti. Ağaçlardan 
sonrası bir bileğin içi kadar boştu. Kaya duruyordu. 
İsimler duruyordu. İsimler üzerine yuvarlandılar, tıs-
layarak.” (5) 
“Burada,
Dünya kayasının yosunlu tarafında, kimse görmüyor beni
öldürülmek üzere olan bir zenci ya da ölmek üzere olan bir
serçeden başka. Düşündüm: Kırmızı saksıda yaşayan bir bitki
dönüşüm geçiriyordu ben eşikten uzaklaşırken. Ve okudum:
Beyrut ya da başka yerlerin fareleri Beyaz Saray ipeği içinde
caka satarak yürürler, kağıtla silahlanır ve insan kemirirler,
Okudum: Alfabenin bahçesindeki domuz kalıntıları ayaklarının
altına alırlar şiiri…” (6)
(1) Clarice Lispector / Yabani Kalbin Yakınlarında
(2) Sophie Machintosh / Su Kürü
(3) Ben Lerner /Sanat Yok /Lichtenberg Figürleri
(4) Walter Stolz
(5) Anne Carson / Kısa Konuşmalar / Hölderlin’in Gecesinde Dünya Yarası Üzerine
(6) Adonis/İşte Budur Benim Adım / New York’a Mezar


Künye
*Clarice Lispector, Yaban Kalbin Yakınlarında, çev. Başak Bingöl Yüce, Monokl Yayınları, İstanbul, 2019. 
*Sophie Mackintosh, Su Kürü, çev. Begüm Kovulmaz, Can Yayınları, İstanbul, 2019.
*Ben Lerner, Sanat Yok, çev. Donat Bayer, 160. Kilometre, İstanbul, 2019. 
*Anne Carson, Kısa Konuşmalar, çev. Anita Sezgener, NOD Yayınları, 2018.
*Adonis, İşte Budur Benim Adım, çev. Mehmet Hakkı Suçin, Everest, 2020.
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*Walter Stolz, fotoğraf. 

Category : 1likler
Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-6- 
BEN/LİK
“Bana Narsisizmden bahsediyor, ben de ona diyorum ki söz konusu olan hayatımdır. Ben’in öğretisinden değil, etin öğretisindenim, et sözcüğünün duyarlı anlamında. Bütün şeyler etimin sarstıkları noktaya kadar, daha ötesinde değil. Doğrudan etime konuşmayan hiçbir şey beni ilgilendirmiyor, bana dokunmuyor. Ve şu an o bana Kendi’sinden bahsediyor. Ben ona diyorum ki, Ben ve Kendisi karıştırılmaması gereken iki farklı terimdir, tam da etin dengesini umursamayan iki terim.” (1)
(2)
“Görünen o ki şeyler çürüyor. Isı, kötü koku, sıvılaşma; tüm duyularımız bu gerçeğe tanıklık ediyor. Fakat bu yalnızca yanılsama. Duyusal kanıt düzeyinin altında, çürüme bir tür yeniden oluşma sürecidir. Kompost (kom+post) maddenin var olduğunu olumlar ve tekrar olumlar. İlk olumlama, bakteri, mantar ve böcekler de dahil olmak üzere mikroorganizmaların, oksijen bakımından zengin havanın ve organik kalıntıların kompost yaratma yönündeki ortak faaliyetini içerir. İkinci olumlama ise sessiz ve kademeli bir biçimde yeni oluşumlar için zemin yaratmaktır; geleceği sürdüren geçmiş, başkalaşarak geleceğe dönüşür.” (3)
“Gelecek her zaman geçmişten bir şeyler taşır.” (4)
“…Dedemin hafızasındaki şekil tamamen yok oldu.
Yerini geniş ve renkli vuruşlardan 
oluşmuş genel bir soyutlama aldı. Eleştirmenler

dedemin abartılı karın kısmının ve işe yaramaz bacaklarının
bir tüketim toplumu eleştirisi oluşturduğu,
vücudunun istem dışı hareketleri benimsemesinin
önceki gerçekçi görüşlerini reddetmesinin,
	   bir işaret olduğu konusunda hemfikir…” (5) 
“…
Zeka her şeyi kaybetti,
müzik her şeyi kurtardı,
resim her şeyi aydınlattı,
heykel her şeyi yerine oturttu.” (7)
“Ovidius’un öykülerinden biri olan heykeltıraş Pygmalion’u okudu bana. Sanatçı kendi yaptığı heykele aşık oluyor. Kendi yaratısına o kadar tutkun ki, canlı kadınlara dönüp bakmıyor bile. Tanrıça Athena'ya yalvarıyor, kaidenin üstünde duran cansız form kadar güzel bir canlı sevgili istiyor. O gece yarattığı genci dudaklarından öpüyor ve… olanlara inanamıyor, genç ona karşılık veriyor. Soğuk taş ısınıyor. 
Hikayenin devamı da var: Tanrıça’nın dostane girişimleri sonucunda canlanan genç yine onun sayesinde kadına dönüşüyor: yani çifte bir dönüşüm oluyor cansızdan canlıya, erkekten dişiye. Pygmalion o kızla evleniyor.”(8) 
“Ben de kendimde sandığımdan başkayım. Bunu bilmek başlı başına bağışlamadır.” (9)
“Var olduğumuza inanmazsak, o zaman her şey mümkündür. ‘Her şey’den duygulanırız, ‘var olmaktan’ korkarız. ‘Her şey’le alakamız olursa o zaman Tanrı’ya benzediğimizi sanırız. Yani böylece Tanrı’nın çocukları oluruz. O zaman ‘her şey’ bize Tanrı’nın bizi kendi suretinde yarattığını gösterir. Lakin her şeyin mümkün olması iyi değildir. Abim böyle dua ediyor. Sözsüz duadır sahici olan. Söz insanı yere çeker. Söz insanın. Abimin.” (10) 
“… 
Ama cümle, karakteri icabı
hep bir haklılık ileri sürer. 

Haklılıktan vazgeçmek için
belki iki yüzyılı görmüş
geçirmiş olmak lazım, fikirler
evrile devrile ne hale geliyor,
kur bakalım hadı artık o 
cümleleri.

…

Cümle kurmadan anlaşma
imkanı var mı, var, ama ona
medeniyet demiyorlar, cümle
kurmak medeniyettendir
diyorlar, o zaman abi gibi
insanın koluna giren
cümleden daha medenisi var
mı?
…” (11) 
(1) Antonin Artaud/Ben, Antonin Artaud/Bir Cehennem Günlüğünden Fragmanlar
(2) Modigliani/Femme Nude
(3) Micheal Marder/Kom+post/İstanbul Bienali/Artçı Düşünceler-Afterthoughts/İKSV
(4) Jeanette Winterson/Fran.kiss.stein Bir Aşk Hikayesi
(5) Ben Lerner/Sanat Yok/Lichtenberg Figürleri’nden
(6) Ahndraya Parlato 
(7) Antonin Artaud/Ben, Antonin Artaud/[Şimdilik Hiçbiri İçsel Değil]
(8) Jeanette Winterson/Fran.kiss.stein Bir Aşk Hikayesi
(9) Peter Esterhazy/ Basit Bir Hikaye Virgül Yüz Sayfa
(10) Peter Esterhazy/Basit Hikaye Virgül Yüz Sayfa 
(11) Ahmet Güntan/Mahkeme Kitabı/Cümle


Künye
* Antonin Artaud, Ben Antonin Artaud, çev. Mehmet Bağış, haz. Süreyya Aylin Antmen, VeYayınevi, İstanbul, 2019.
* Görsel 1: Amedeo Modigliani, Female Nude, 1916. 
* Görsel 2: Ahndraya Parlato (fotoğraf) 
* Ben Lerner, Sanat Yok, çev. Donat Bayer, 160. Kilometre, İstanbul, 2019.
*Jeanette Winterson, Fran.kiss.stein Bir Aşk Hikayesi, çev. Pınar Kür, Epsilon Yayınevi, İstanbul, 2021. 
* İstanbul Bienali, Artçı Düşünceler, haz. Umud K. Dalgıç-David Teh-Ute Meta Bauer, İKSV, İstanbul, 2022.
* Peter Esterhazy, Basit Bir Hikaye Virgül Yüz Sayfa, çev. Gün Benderli, Everest Yayınları, İstanbul, 2016.
* Ahmet Güntan, Mahkeme Kitabı, 160. Kilometre, İstanbul, 2014. 
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.



Category : 1likler
Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 1,2
-3- 
KAYGANLAŞAN SOHBETLER 

( Balık, İsa’nın sembollerinden biri olarak kabul edilir.)
“Habara ile her sevişmesinden sonra ona çok ilginç ve tuhaf hikayeler anlatırdı. … Habara ona Şehrazad adını takmıştı. … ‘Önceki yaşamımda bofa balığıydım ben’ demişti bir keresinde Şehrazad yataktayken… ‘Bofa balığının çenesi yoktur, işte bildiğin yılanbalığından farkı da budur zaten’. ‘… Normal yılanbalığının çenesi de dişleri de vardır. Ama bofa balığı çenesizdir. Onun yerine ağzı vantuz işlevi görür. Bu vantuzla nehir ve göl dibindeki kayalara yapışarak salım salım salınır, aynı su bitkileri gibi.’ ‘Bofa balığı su bitkileri arasında yaşar, bedenini onların arasında gizler. Üzerinden alabalık geçerken usulca yukarı süzülür ve balığın karnına ağzını dayar… Vantuz gibi kullandığı ağzında bir törpü gibi kullanıp balığın karnında delik açar ve onu azar azar yer.” (1) 

“Yılanbalığının bölgedeki adıymış Benini, bunu işitip öğrenmek öyle sarstı ki beni hala kendime gelebilmiş değilim, çılgınca şeyler geçiyor aklımdan, beni alt etmek için hikayemizi bilerek bulandırdığını düşünmemi istemiyorsan bırak oyun oynamayı…
Rüyamda ışıksı bir fırlayışla genç bir Japon kadınının elinden kayıp havada bükülerek insana dönüşüyordun Benini, bunu görmek beni öyle sarsıyordu ki hıçkırarak kaçmaya başlıyordum senden,…
Hatırlamıyorsun demek ilk gecemizi, ağzında kırmızı ışıklar saçılıyordu, dişim parladı birden, heyecan ateşiyle yüzüp yakalamıştım kuyruğundan, bir oltaya takılmak üzereyken hızlıca kamışların arasında çektim seni; ters bir çırpınışla başımı suya bastırıp üstüme atıldın, çırpınırken hissettim ki kayganlığın suyun akışkanlığını aşıyor, suya renk veren bir patlamayla ıslandım, suyun ıslatamayacağı bir zevkle, sonsuza dek üstümde kalmanı istiyordum ama göl ağzıma doluyordu…
Neden inanmıyorsun, sevişmek değil arzuladığım şey, dokunmak istiyorum sana, bilemiyorum belki de geçmiş bir zamanda senin kollarında öldüm ben.” (2)

(3)
“…                                                  Çok fazla düşünüyorum.
Balıklar Tanrı’nın gözlerinden yüzerler. Bırak geçsinler.
Annem ve Jack tıklım tıklım doluşturmuşlar cenneti, kadınlığımı
tasdik ediyorlar. Karaya yaklaşınca gemim dümen kırar. 
Bu karaya atımı sürmek için gelirim,
kendi gitarımı denemek için, onların iki ayrı ismini-
ayçiçekleri gibi kopyalamak içi, nafakamı
çıkarmak için, dayanmak,
bir şekilde dayanmak için.” (4) 
“Tanrı yok. Ben cümlelerden korkmuyorum. Abim korkuyor. Ama hoşlanıyor da. Abimin bir oyunu var. Bugün kötü olalım diyor. O zaman kötü oluyoruz. Kolay değil bayağı uğraşmak gerekiyor. Ya da iyi olalım. O zaman iyi oluyoruz. İyi olmak kötü olmaktan daha kolay. Kötü daha ilginç ama çok değil. İyi de ilginç çünkü o kadar kolay değil. Karmaşık olduğu için ilginç. Kötüden daha karmaşık. Valla bilmiyorum. O benden daha iyi iyi oluyor ya da kötü, yani daha iyi kötü oluyor. Görüyor musunuz cümle bizi nasıl da değiştiriyor. Bunu kabul ediyorum. Ve telaffuz edilmesinden korkmak da yerinde. Tanrı yok, yüksek sesle olunca ürkütücü. Denedim. Tanrı var, yani yüksek sesle de ürkütücü.” (5) 

“…inanmayı bırakmaktan başlayarak, elbette kapı da diyebilirdim
doğru yere açılırsa kapı da inançtır nasıl açıldığından bağımsız
kafa atarak, yumruklayarak, tekmeleyerek 
ki zor olsun kapı da icabında gayrete aşıktır
gül dedik mi dikenin gelmesinden sudan zehir
dağın ardından ova gelmez daha yüksek bir dağ ardından daha
insan insanın değil, herkes kendinin kırığıdır
gibi şeyler, bir şeyler…” (6) 



1. Pasajların sıralaması benim için bu şekilde. Ancak okuyan kişi pasajları keyfine göre yeniden ve yeniden düzenleyebilir, yeni pasajlar ekleyip, farklı farklı birleştirebilir ve/veya sıralayabilir. 
2. (parantez içinde aldıklarımız)
başka anlamlara gelmenin maliyetini azaltır. -Sevinç Çalhaboğlu/Her Yerde Seni Aradım


(1) Haruki Murakami/Kadınsız Erkekler/Şehrazad
(2) Latife Tekin/Zamansız 
(3) Alessandra Rocca Salva/Jacopo del Sellalio/Trionfo d’Amore 
(4) Anne Sexton/Annem ve Jack ve Yağmur 
(5) Peter Esterhazy/Basit Hikaye Virgül Yüz Sayfa
(6) Aslı Serin /Şahsiyet Rötarı ya da İnşa
Künye
*Haruki Murakami, Kadınsız Erkekler, çev. Ali Volkan Erdemir, Doğan Yayınları, İstanbul, 2016. 
*Latife Tekin, Zamansız, Can Yayınları, İstanbul, 2022. 
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*Görsel: Alessandra Rocca Salva, Jacopo del Sellalio, Trionfo d’Amore, instagram: alessandraroccasalva
*Anne Sexton, Yaşa ya da Öl, çev. Arzu Göncü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2021. 
*Peter Esterhazy, Basit Bir Hikaye, çev. Gün Benderli, Everest Yayınları, İstanbul, 2016. 
*Aslı Serin, Şahsiyet Rötarı ya da İnşa, http://www.moero.org/sahsiyet-rotari-ya-da-insa-asli-serin/


@