Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-5- 
DİP AKINTISI

“Denize dalar gibi küvetin içine dalıyor. Ilık dünya kapanıyor üstüne sessizce, suskun. Küçük balonlar patlayana kadar fayansa doğru yumuşakça kayıyor. Genç kız suyun ağırlığını hissediyor bedeninde, bir an için duruyor sanki hafifçe omzuna vurulmuşçasına. Hissettikleri, gelgitin hafifçe işgaline dikkat kesilmiş. Ne olmuştu? Ciddi bir varlığa dönüşüyordu, geniş, derin gözbebekleri olan. Zar zor nefes alıyor. Ne olmuştu? … Mutluluğu duyumsayan bedeninin üzerinde su var -su Hayır, hayır. Neden? Varlıklar dünyaya su gibi doğarlar… Banyo belirsiz, adeta ölü. Nesneler ve duvarlar teslim olmuş sanki, kendilerini buhar hüzmeleri içinde yumuşatıyor, damıtıyorlar. Su teninde soğuyor hafifçe, Joanna korku ve sıkınıyla ürperiyor.” (1) 
“Boğulma oyunu için fırtına çok şiddetli ama duygularım dayanamıyor, bedenim suya gömülmek istiyor. Ben de muslukları açıyorum, su akarken soyunuyorum. Suyun ısısını kontrol ediyorum, ılık olsun, havayla denizin arasında bir yerde olsun istiyorum. Küvet dolunca içine giriyorum, arkama yaslanıp suya dalıyorum. Yüzeyin altında fırtınanın sesi de duyulmuyor. … Çok geçmeden nefesim tükeniyor. Düşüncelerim düz, beyaz bir çizgiye dönüşüyor. Artık dayanamayacağımı anladıktan sonra bir saniye daha bekliyorum ve soluk soluğa suyun üstüne çıkıyorum – yine hayatta kaldım, kurtuldum, kulaklarım çınlıyor, gözlerim kararıyor, dışarıdaki rüzgar daha sessiz, kulaklarıma dolan kanın gürültüsü fırtınayı bastırıyor.” (2) 
“Zevk son derece olumsuz bir deneyimdir, babam
su altında böyle söyleme bayılırdı. Bedenini bir dilek gibi
tutup taşıdılar. Kira öder gibi uğurladık
son yolculuğuna. Yalnızca bir özür olasılığı basamaklar
ve yıldızlar arasında bir ilişki olarak ifade etmeme fırsat veriyor en gözde
enkazımı. …” (3)
(4)
“Kral Oedipus tek gözüyle çok şey görmüş olmalı dedi
Hölderlin ve tırmanmaya devam etti. Ağaçlardan 
sonrası bir bileğin içi kadar boştu. Kaya duruyordu. 
İsimler duruyordu. İsimler üzerine yuvarlandılar, tıs-
layarak.” (5) 
“Burada,
Dünya kayasının yosunlu tarafında, kimse görmüyor beni
öldürülmek üzere olan bir zenci ya da ölmek üzere olan bir
serçeden başka. Düşündüm: Kırmızı saksıda yaşayan bir bitki
dönüşüm geçiriyordu ben eşikten uzaklaşırken. Ve okudum:
Beyrut ya da başka yerlerin fareleri Beyaz Saray ipeği içinde
caka satarak yürürler, kağıtla silahlanır ve insan kemirirler,
Okudum: Alfabenin bahçesindeki domuz kalıntıları ayaklarının
altına alırlar şiiri…” (6)
(1) Clarice Lispector / Yabani Kalbin Yakınlarında
(2) Sophie Machintosh / Su Kürü
(3) Ben Lerner /Sanat Yok /Lichtenberg Figürleri
(4) Walter Stolz
(5) Anne Carson / Kısa Konuşmalar / Hölderlin’in Gecesinde Dünya Yarası Üzerine
(6) Adonis/İşte Budur Benim Adım / New York’a Mezar


Künye
*Clarice Lispector, Yaban Kalbin Yakınlarında, çev. Başak Bingöl Yüce, Monokl Yayınları, İstanbul, 2019. 
*Sophie Mackintosh, Su Kürü, çev. Begüm Kovulmaz, Can Yayınları, İstanbul, 2019.
*Ben Lerner, Sanat Yok, çev. Donat Bayer, 160. Kilometre, İstanbul, 2019. 
*Anne Carson, Kısa Konuşmalar, çev. Anita Sezgener, NOD Yayınları, 2018.
*Adonis, İşte Budur Benim Adım, çev. Mehmet Hakkı Suçin, Everest, 2020.
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.
*Walter Stolz, fotoğraf. 
@