Lal Hitay
PERMÜTASYON/KOMBİNASYON 
-8- 
ÇÖZÜLÜŞ
Asuman'a
“Sol gözüyle sadece geçmişi, sağ gözüyle sadece gelecekte olması gerekenleri gören bir kız vakası anlatılır. Bazen geçmişle gelecek arasındaki sınır o kadar daralır ki, kız sol gözüyle ayın nasıl kaybolduğunu görür, sağ gözü için ise güneş doğar. Bir başka sefer sınırlar ayrışır ve sol gözün önünde ilk günlerin ıssız ve gelişmemiş yeryüzü, sağ gözün önünde ise son günlerin harap olmuş ve yine gelişmemiş gezegeni yayılır.” (1) 
(2)


















“Kilise çanları uyandırdı uykumdan çocukluğumu
göğü delen bir bulut kesilirdi o zaman tanrı
bir baba, esirgeyen ama uzak imgesi
eskitilmiş ve unutulmuş her şey düşlerimdi.

Hüzün ağlarıyla örülü bir tavan arasında 
Eşyalar küflü bir yalnızlık kokardı
Çocuk gözlerim kaybederken yolunu
Her yol çıkmaz sokak paniği
Çözülüp kördüğüm olma korkusuydu” (3) 



“Bu soluk yarım fotoğrafta o günlerin ölü ruhunu yeniden görüyorum; ‘kara kurbağası’nın hassas yüzünü; ‘hırçın’ın çatık kaşını; ‘ihtiyar’ın derin hüznünü. Bütün o cansız günleri, bitmek bilmez yılları, o içine kapanık hayatı, o nedensiz kederi; başka semalara, başka arkadaşlara duyulan o unutulmaz özlemi tekrar düşündükçe yüreğim burkuluyor.
Hayır, hayır: Bu bir çocuğun resmi değil. Size yeniden söylüyorum, benim çocukluğum olmadı.” (4) 

“Tutkuyla alışkı arası bir sarkaç yürek,
Giderken hüznü can yoldaşı
Ceylan ürkmesine benzer
Bulut korkar, yorgun düşer uçmaktan
Yarası alevlenmiş fırtına kuşu göğü deler” (5)
(6)




“Seni Görüyorum Sensin Duruşundan Da Belli Bulut İçindesin Hafif Bir Aleve Bürünmüşsün.
…
Ey Güzel Kız
Ey Küçük Kız
Seni Görüyorum Ordasın – Küçücüksün, Sandığın Arkasındasın – Ağlıyorsun-
…
Kent’i Kat Eden – Yürüyen – Uçan – Büyük Kuşun Seni Çağırıyor – Kanatlarını Çırpıyor – Koşuyorsun  Çok Hızlı Koşuyorsun – Alçalıyor – Alçalıyor – Başının Üstüne Saldırıyor.” (7)
“Çocukluğunu düşlüyor akşamın geniş hüzünlü kapısında
kuştüyü bir elbise hafifletsin istiyor kederi,
adak ağacına asıyor kalbini, bekliyor
suya dönüyor yüzünü,
sırtını dağlara
zaman… uzuyor

Su zambağı oluyor suya baktıkça
mavi.” (8) 
“… Ve kendi başına renksiz ve tatsız olan bir düşünceye acı karışmışsa, o düşünce bir tat kazanır, kendi ayrı varlığına sahip olur, öyle ki acı ya da sevinç verici düşünceyi deneyimlerken ilk önce deneyim gelir, sonra sözcük… Ve bu tat, bu lezzet maddedir işte, maddeseldir; çünkü aslında her şey öyledir, her şey öyle olmak zorundadır… Sevginin maddesi, o minik dansı nasıl değiştiriyor? Nasıl ilişkilendiriyor? Çünkü sevgiyi veya nefreti, korkuyu veya umudu üreten şey, bedenlerimizin yüreklerimizin fiziksel maddesidir, öyle değil mi? Ve ondan ayrı olamaz.” (9)
“…gidişleriyle gelişleri belirsiz bir dikkat dağınıklığı
bata çıka, geçiyor tundralar, savanlarından
dönüşüyor katmerli; saçılmak, açılmak, yırtılmaklık
yokbiryere düşüyor beden
içinden çıkamaz kimse, dışarını soy kendinden
koordinatsız bir bocalamasın
olabilir
söyleyecekleriyle Ben sınırlıdeğişen…” (10) 
“Kurtarmanın bir yolu yok muydu, kısacık bir zaman önce değişmezliğinden kimsenin kuşku duymayacağı bu zavallı kayayı? Onun tek, yekpare bir kayadan başka bir şey olabileceğini kim düşünebilirdi ki o zamanlar? Peki, ikiye bölünmüş olsun, hiç olmazsa iki ayrı parçayı kurtarmanın bir yolu yok muydu, unufak olmadan? Yoktu. Kayayı ikiye bölen yangının şiddeti her iki kaya parçasının da ayrı ayrı yıkımını başlatmış, onları bir arada tutabilecek gücü silip yok etmişti. Ama niçin, niçin yerbilimsel bir mucizeyle perçinlenemezdi gene birbirlerine bu parçalar! Yarık kayayı iyi etme özlemiyle doluydu içi. Kayalardan biri kendisiydi öbür kayayı kurtarmak istiyordu ki birlikte kurtulabilsinler. Olağanüstü bir çabayla yaklaştırdı kendini öbür kayaya, yakarışlarını, tutkulu gözyaşlarını döktü, tüm bağışlama duygularını anlattı: Kımıltısız duruyordu öbür kayaya, yakarışlarını, tutkulu gözyaşlarını döktü, tüm bağışlama duygularını anlattı: Kımıltısız duruyordu öbür kaya. “İyi hoş da,” diyordu sanki “hepsi senin suçun aslında; bense gönlümce kararlıyım unufak olmaya!” (11) 
“… Bir kez olsun aynı şeyi hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. Bunların biri buzul, diğeri ise atom çağında yaşamış olsun fark etmez. Tanrım, insanların, hiç değilse en temel insani dürtülerini -hem kendilerinin hem başkalarının – anlayıp duyabilmelerini sağla.” (12)
“Benzersiz bir düş gerçeklenebilir
Gecikmezse bulutuna yürüyen su
Akmayı unutmazsa yolunu şaşırmış damla

Herkes kendinde çıkıyor yolculuklara”. (13)

(1) Georgi Gospodinov/ Kör Vayşa Sendromu/Zaman Sığınağı/s. 243. 
(2) Fotoğraf: Nevruz Seyidoğlu
(3) Asuman Susam /Geç’mişim/Geç’mişim/s. 161. 
(4) Giovanni Papini/Bitik Adam s. 15.
(5) Asuman Susam/Aşk biter/Geç’mişim/s. 172
(6) Fotoğraf: Alec Soth-Disco Ball in the Woods
(7) Sevim Burak/Yanık Saraylar/Büyük Kuş (Alıntılanan kısımlar öyküde hepsi büyük harfle yazılmış burada bir tek baş harflerini büyük kullancak şekilde düzenlenildi.) 
(8) Asuman Susam /Renk’ahenk – Mavi/Geç’mişim
(9) Doris Lessing/Gezegen 8
(10) Asuman Susam/Tashih/Plasenta
(11) Malcolm Lowry/Yanardağın Altında 
(12) Andrey Tarkovski/Leningradlı işçinin mektubundan/Mühürlenmiş Zaman
(13) Asuman Susam/Yolculuklara/Geç’mişim



Künye
*Asuman Susam, Geç’mişim, Everest Yayınları, İstanbul, 2023. 
*Asuman Susam, Plasenta, Everest Yayınları, İstanbul, 2018. 
*Andey Tarkovsky, Mühürülenmiş Zaman, çev. Füsun Ant, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2008. 
*Doris Lessing, Gezegen 8, çev. Niran Elçi, Tudem Yayınları, İzmir, 2018. 
*Georgi Gospodinov, Zaman Sığınağı, çev. Hasine Şen Karadeniz, Metis Yayınları, İstanbul, 2021. 
*Giovanni Papini,Bitik Adam, çev. Sinem Carnabuci, Monokl Yayınları, İstanbul, 2020. 
*Malcolm Lowry, Yanardağın Altında, çev. Sinan Fişek, Can Yayınları, İstanbul, 2010.
*Sevim Burak, Yanık  Saraylar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2015.
*Nevruz Seyidoğlu, fotograf
*Alec Soth – Disco Ball in the Woods, fotograf.
*Sevinç Çalhanoğlu, Her Yerde Seni Aradım, İstanbul Bienali-Şiir Hattı, İKSV, İstanbul, 2022.

        
@