Category : no:10
Murat Çelik
Gücenmiyor Karabaharda Ölmekten belki öldüm. belki esmer yeşil islam bir örtünün altına gömüldüm. ömrünü birkaç kez harap etmişti yerküreden önce göğsünden açan goncayıgüldür diye eğerlemişti belki güldüm. bağışlanmayacak bir anahtardı hangi kapıyı açarsam evde yok upuzun yolu ve tam sağısı vardı belki güldüm. belki benim esmerdi. kuvvet bulamamakla kalkışmak sana neler vaat ettimse olmadık şeyler kitabından açar okunur belki güldün. senin de canın rahatlar çok kullandığın o deyim gibi eskittik eskitirolduk gelen günü felahını alıp koynunla bir yere çıkamazsan ararsın - arayabilirsin yürek canavarlaşınca hasret ve aşkla kâinat. sen anlatmazsan da kimse anlatmaz. öyle bekleneceği kurmak bize rastlantı gelir belki güldün belki tepetaklam geldi şimdi sırası canım ağrır bu dünya sana bana karşı bizi aynı mevziden çıkaran resmi kokluyor musun kırılıncaya benzer belki güldüm. belki esmer yeşil islam bir örtünün altına gömüldüm. yerini unuttuğum ağaçların da adını geri koyuyorum her yaprak kendine kahramanlık ilan ediyor ve büyüklük beklemek unutulan başka bir şeyin tekrarı belki güldüm sırasını savdım gülmenin korkunca çünkü çağı başlıyor ısırıyor bir kemirgen daha güneş hiç ölmemişler kışıdır şaşkınlara doğmuyor batmıyor da yolunu değiştiriyor musun başka talihtir gömülen dişine, dibine, insicamına göre dur demek haydutluksa yaptım zır kaçtım böyleyle zır kaçtım tepinmeksiz yarın olur, seslerin avlusu çoğa biner kimse gelmez heyecanına kimse tartmaz acından gözlerine dikilince ışık kimse bilmez kız kardeşin öldüğü onu kucaklaya kucaklaya mezara indiğin belki güldüm belki kanımın çekildiği güne bir böceğin ardına döküldüm hudut evlerinde silahların paslığı tetik düşürüyorum tetik parmağımı kırıyor yeşil bere kayboluyor başımdan belki öldüm diyorum belki parçam sağdır bir heves bir hevenk kendimi omuzlarda taşırken görüyorum nereye uğrar evvel bir firar ilk sevdiğinin evine ilk cenaze gününe taşlardan mı iniyorsun boyalı taşlardan göğsünde helva kırılmış inme yorma taşlardan mı geliyorsun kara başlarından gözlerine çektiğin tez merhem olur yer şekillerinin dinamikleri iyice öğretildi - kuşbakışı, uçuşu kâğıt üzerinde elzemlik ne varsa onların bilgisine sahipler krallıklar ve taçların yapımında kullanılan kimyasallar, krallığın zorlukları mağrur ve kibir, gurur ve incinir sözcükler dillerinin altına tıslandı her şey ne öldüm ne ezbere gömüldüm bir gelin almasında şenlik başıymışım tırnaklarım uzamış unutulmuş bırak çirkin kalkayım bırak bu düğünü en başından bozayım seninle içlenip ağlamak belki gün döndüm de emanetim sızladı sırçasın şimdi zaman şimdi yakında olacaklara karar verelim belki öldüm. belki yeşil islam bir örtünün altına gömüldüm. kara sınırları ihlal ettim o filmin üçüncü sahnesinde dudaklarına kamera ve karanlık non-stop çünkü yalnızca öpüşen bir alet benimle senin aran belki dağ duruyor iki büstün ortalandığı geçme köprü düşününce yorgunluğunu alıyor ölüp gitmek hakkında belki dansla kalkınan bir devlet affının ağrısı neden bütün güz sürdü unutulmak dilememiştim belki hata başlangıçlar olgunlaşmamışsa belki buradan tersine bir dünya fiyasko matematik - bölü dört çok güzelliğinden başka sana ikinci kusur yakışmıyor belki öldüm. belki yeşil islam bir örtünün altına gömüldüm. tebeşir kırıp tarihi sol üstüne yazdığım kara tahta avucumda merhamet ölüsü kandırılmış olmayı dilerdim tüm silahlar karşısında tüm seyirciler karşısında