vatkasız da heybetliyim
geçmez günler unutursam kendimi, adım fuşya
hiç bela okumadım kuşaklara
çorabıma ceza yazıyorlar, yarın bir gün kanıma da yazacaklar
biliyorum, fazlasını sorma

tosluyorum diyorum, kaldırsınlar şu duvarı
yaşayacağım daha çok 
şey var, hava biraz yağmurlu 
seviyorum ve buna dahil ah'ı evrenin
ahlar diyorum, vahlar diyorum, ceza yazıyorlar süratime
suretime tükürmek geçiyor içlerinden, 
diyorum eflatunun en güzeli benim
bu mezar taşını ben değil, siz diktiniz
en güzel kavuniçi benim 

davullar patlıyor, bu akşam neredeyiz
kahveyi severim, sade, sütlü, şekerli
her saç telim birbirinden kıymetli
kalbim bu dünyanın tüm yerlilerine açık
toplamaya çalışma sen de yerdeki izmariti  
benim adım fuşya, biraz kızgınım
biraz dezavantajlı kendi yatağımda

bak, sen beni öldürmedin
ve yüzümüz birbirine benziyor yaşlandıkça
canım, yastığına çiviler dikmek yerine mayandaki taşları temizle
ne diye ağrıtıyorsun başını, senin çölün nere, benimki nere
ceza yazıyorlar, neymiş, kırmızıda geçmişim
ben aştım da geldim kendimi, sıvılarım tarif etti yolu canım benim
kırmızı senin için dur demek olabilir, bana koş diyor sırtını çiğnediğim

bir zahmet patlat kafanı, iki günlük dünya
küpeliyim ve deliyim, oh, ne olsun daha
kağıttan dikeceksen evlerini, rüzgarıma bulaşma
hayatımı şu tepeye kurdum, menekşeleri şurada suladım
uyudum, uyandım, canım bak, ben büyüdüm 
benden bu kadar korkma, çek dizlerine kadar çorabı, 
tanıştırayım, adım fuşya

uyan da balığa gidelim, ey
seyret, bak göğün kokusuna, rengine canım benim
sen buluttan öğrendiklerinle yetineceksen buyur
koca bir kuşak var benim elimde
kaldı ki, şekiller nasıl anlatsın beni
şehirler yetmiyorken ruhuma tanımlar yüklemeye

bugün,
zarlarla yürüdüm kafamın dikine
karnım bir bitpazarı, karnım doyurduklarım
hisliyim balkonlarında alkış tutanlara
hisliyim metro istasyonundaki yansımama
tuvalimi, paletimi
içi dolu yüreğimi
omuzlarımdaki vatkayı da söktüm sonra

bir zahmet as bayrakları, anlatmak istediğim çok şey var
ben de yorgunum be canım, ensende soluklanmamda ne var
kahveyi her türlü sevdiğimi söylemiştim
canım bana unut diyorlar kendini
nasıl unutayım, gözlerim mor oluyor denizden çıkınca
güneşe bakınca asil, karanlıkta ağlamaklı
canım dans etme diyorlar bana
nasıl etmem, ruhum bu evrenden kaçıp geri gelirken
çimleri ezdiğim çoraplara sevdiğim ünlü imza atmışken
nasıl dans etmem, saçlarımı suyun dalgasına özendirmişken

adım fuşya canım
içim kıpır kıpır ve yollarım mis
bana bir kahve yap, ben yoldan geçen birine güleyim
sorarlarsa onlara da anlatayım 
şimdi mezarları öpüyorum, toprak rengini çorabımda taşıyorum 
ve canım
ben hep dans ediyorum, sen de bu kadar yüzsüz ol



@