Yeni bir insanlık ya da insan ile insan-olmayanın diyalektiği için Manifesto:

İnsanı insanlığından kurtarmak lazım.

İnsanı kendi kendisinden kurtarmak... Nasıl mı? Sen insan-olmayanın yerine kendini ne zaman koydun? 
Kendini ne zaman başka olarak görebildin?

Sen dünyaya kendi pencerenden bakmak yerine; kendini, kimliğini, ırkını, milliyetini dünyanın merkezine koymak yerine; bir başka canlının algı dünyasına nüfuz etmedin.

Ağacın gövdesi olduğunu hissetmedin. Ya da yeşil bir yaprağın üzerindeki tırtıl olduğunu hayal etmedin. Benliğini yok sayabildin mi? Sayamadın. Benliğin aslında bir hiç iken bunun bilincine varamadın sen.

Sen... “Ben varım” dedin. Varlık var, öyleyse varım. Tanrı var, öyleyse varım. Düşünüyorum öyleyse varım.

Benliğin aslında bir hiç iken bunun bilincine varamadın sen.

Yokoluşçuluk bunu istiyor ve sana bunu haykırıyor. İnsan diye bir şey yok artık. İnsan denen, bir varsayımdan ibarettir. Daima da öyle olmuştu aslında... Şimdi bunu görmemiz lazım.

Sana yokolmayı teklif etmiyorum. Aksine, çoklaşmayı, benliğinin tekliğinden çıkmayı öneriyorum. Sana tek olmayı da teklif etmiyorum. Aksine her bir canlının kendine has anlam dünyasından birer parça alabilecek kadar çoğul olabilmeyi, birinci çoğul şahıs olmayı öneriyorum.

Sana anima-list olmayı, robo-tist olmayı öneriyorum. Doğa’nın her bir parçasını birer birey olarak kavramayı, en küçüğünün ve en basitinin (örneğin bir kenenin ya da bir virüsün) anlam dünyasının dahi sonsuz derinlikte olması gerektiğini kabul etmeni istiyorum.

Bu anlam dünyası sonsuzluğu ve çoklu-öznellik anlaşılmadan, bu sonsuz bakış açılarına açılan yeni tefekkürün mahiyeti anlaşılmadan insanı insanlığından kurtaramayız.

Kaçıp kurtulmalı bu indirgeyici insanlıktan, yüzü sıyırmalı ve biçimsizleştirmeli. Zira insan-olmayan ile diyalektiğimiz aslında kendi insan olmayışımıza bağlıdır...

İnsan olmayışımız, insan olmamaklığımızdır “biz” dediğimiz.

Oysa yararsız olan varoluşun kendisi değil, bizi derin bir uykuya daldıran kuru inançlardır. Nietzsche’nin reddettiği durumlardan biri: “Derinlerde nereye gideceğini bilememek. Boşluk.”

Emile Benveniste ve Blanchot üzerinden dilin gergisi, shifter ve Simondon’da individuation...

Deleuze

Yokoluşçuluk

Zar atımı

Aiôn

Dionysos

Okyanus / Solyaris gezegeni

Canlı bir okyanusla konuşuyor olsaydık, şimdi ona ne derdik?

“Biz insanız... ama bu sorun değil.”
“Ben bir robotum ama sorun değil.”
Ben zamanın sayanlarından yalnızca biriyim...
İnsan 
         -hayvan
                          -robot

Ben bir sayborgum.
Ben bir makineyim; tanrısal bir makine...



@