kendine kırılan taşlar



 son bir dilekle böylece
 seni bir cin lambasından aşırdım
 sen okşanmışların en hayırlısı
 bir dileğin yüz elli bin kopyası
 dalında kalan üzümün adını artık unutmazsın
 hem de ezberden sayarsın kendine kırılan taşların 
 en keskin yerlerinden yapılan tespihleri

 son bir kırıkla böylece
 seni kaburga kemiğimle karıştırdım
 okşanmanın kısa tarihinden yapılmış
 derimden gerdiğim davul 
 kaçırmadı ritmini içindeki şarkının 

 böylece son bir hınçla ve en keskin taşla
 bir orman karaladı günü gelince
 kendini şeftalinin tüyünden yeniden doğuran azgınlık
 kendimden gittiğim tüm uzun sokakların ismi
 bir yanıyla yaşamaksa, bir yanıyla çürümek

 yeşilin bile kurtaramayacağı gözümü böylece
 tüm görme biçimlerini inkar etmeden hemen önce
 değişirken bir taşla
 şimdi inanamıyorum çağını reddetmiş 
 bir adamın sesinden yarattığım kulağa






@